09 Ağustos 2022

"Seçim kaybetme becerisi" diye bir şey de var

Her seçimin bir kazananı, bir kaybedeni vardır ama bazı seçimlerde kazanan, kendi becerisiyle değil, kaybedenin çapsızlığıyla o seçimi kazanır

BBC Türkçe'de yayımlanan bir kulis haberine göre, TBMM'nin tatile girmesiyle birlikte seçim bölgelerine giden AKP milletvekilleri, "partinin oy kaybının durduğunu" teşhis etmişler.

Milletvekillerine göre çiftçi, "ürünüm para ediyor" diye çok mutluymuş.

Bu AKP milletvekillerini umutlandıran bir gelişme.

Ancak bazı seçmenler de "10 liraya kuru soğan olur mu" diye yakınıyorlarmış ki milletvekillerinin oy hesaplamalarında böyle kaç yanlış, kaç doğruyu götürüyor, bilemedim.

Bu "politik gözlemlere" göre, TBMM açıldığında EYT ve emekli maaşları konusunda bir rahatlama sağlanırsa, seçimde yeniden iddialı olmak mümkünmüş çünkü eskiden AKP'ye oy veren bugünün kararsızları bu durumda geri dönebilirlermiş.

Doğrusunu isterseniz milletvekillerinin kulis haberine konu olan bu durumları bana mezarlıktan geçerken ıslık çalan adamı hatırlattı.

"Ürünü para eden çiftçi" kimdir bilmiyorum ama bu yıl sattığı üründen kazandığıyla seneye ekim – dikim yapabilir mi, çok kuşkuluyum.

Benim küçücük mandalina bahçemde bile "tarımsal girdiler" geçen seneye göre neredeyse üç misli arttı.

Ancak bu tabloya bakıp, "Erdoğan ve AKP'nin iktidarda olmadığı bir Türkiye'ye hazırlanın" da diyemiyorum.

Hayat şartları Erdoğan'ın bir seçim daha kazanmasına engel olacak kadar ağırlaştı ama muhalefetin de "seçim kaybetme becerisini" ihmal etmiyorum.

Her seçimin bir kazananı, bir kaybedeni vardır ama bazı seçimlerde kazanan, kendi becerisiyle değil, kaybedenin çapsızlığıyla o seçimi kazanır.

Seçimi kazanan kendisi kazanmamıştır, seçimi kaybeden sayesinde kazanmıştır.

Bu son cümleleri okurken "ne saçmalıyor" diyebilirsiniz ama 12 Eylül öncesi sendika kongrelerinde çok şey görüp, yaşadığım için bu "saçma gibi görünen şeyin" mümkün olabileceğini biliyorum.

Ve de en önemlisi Türkiye muhalefetinin "çapının" da farkındayım.

Bu muhalefet, işsizliğin zirveye çıktığı, yolsuzlukların saklanamaz hale geldiği günlerde bile seçim kazanmayı başaramadı, bunu akıldan çıkarmamak gerek.

Ve araştırmaların hepsinin ortak noktası da şu ki "kararsız" seçmen, seçime 10 aydan biraz fazla kalmış olmasına rağmen hâlâ "kararsız"!

Eğer anketçileri polis filan zannedip korkarak "kararsızım" demiyorlarsa, gerçekten kararsızlar ise bu, muhalefet için önemli bir işaret olmalı.

Ve kişisel kanaatim şu ki o insanlar gerçekten "kararsız", korktukları için tercihlerini saklamıyorlar.

Çünkü iktidarın karşısında "alternatif" olarak gördükleri tek tek partiler ya da ittifaklar, "iktidara alternatif olabilecekleri" konusunda o seçmenleri ikna edebilmiş değil.

"Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı" tek başına seçimi kazanmaya yetmez.

20 yıllık iktidarı devirecek bir rüzgâr yaratmak gerekir ki şu anda sahnede olan aktörlerin bunu başaramayacakları da kimse için bir sır değil.

O çapta bir liderlik ve siyasi hareket olsaydılar o rüzgâr çoktan çıkmıştı, belki de Erdoğan seçimi erkene almak zorunda bile kalabilirdi.

Denilebilir ki "seçime daha çok var, hele bir program ve aday ortaya çıksın"!

Böyle söyleyen arkadaşlarıma diyorum ki "seçime çok zaman yok"!

Her biri farklı şeyler söyleyen, farklı örgütsel kimlikler halinde seçmenin karşısına çıkan, mesajlarını sadeleştirip, birleştirmeyi başaramayan bu muhalefet söz konusu olduğunda ise 10 aylık süre, sabahtan akşama kadar geçecek kadar kısa bir süre.

AKP milletvekillerini asıl umutlandıran da bu olmalı!

Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Mutabakat Metni'ne imza atan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi'nin 6. toplantısı 21 Ağustos'ta Saadet Partisi ev sahipliğinde yapılacak.

* * *

Devletteki çöküntüden bir enstantane

Son Yüksek Askerî Şûra toplantısı devam ederken, 4 Ağustos günü öğlen saat 13.00'de Resmî Gazete "mükerrer sayı" yayımladı.

Mükerrer sayının yayımlanma amacı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in görev süresini uzatmaktı.

Buna neden gerek duyulduğunu 22 Haziran 2022 günü bu köşede "Kişiye özel kanun devri" başlıklı yazımda anlatmıştım.

Eğer Güler, bu yıl yaş haddinden emekli olsaydı, Genelkurmay Başkanı, Türk ordularının tarihinde ilk kez bir havacı general olacaktı.

Bu elbette siyasi iktidarın karar vereceği bir şey. Bunu eleştirmek için yazmıyorum.

Resmî Gazete'nin mükerrer sayısı, "zorunlu ve acil bir durum var" anlamına geliyor.

Böyle durumlarda, aynı günün tarihini taşıyan birden fazla Resmî Gazete yayımlanabiliyor.

Demek ki çok acil bir durum varmış ki öğlen vakti, YAŞ sürerken, YAŞ kararlarına gerekçe olacak bir değişiklik için mükerrer bir sayı yayımlandı.

Mükerrer sayıdaki tek değişikliğin başlığı şuydu:

"Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi."

108 sayılı bu kararname, 3 Sayılı kararnamedeki 9. maddeye şu cümleyi ekliyor:

"Bu süre, birer yıllık sürelerle Cumhurbaşkanlığınca yaş haddine kadar uzatılabilir."

Oysa TBMM'de 30 Haziran 2022 tarihinde kabul edilen kanun değişikliği ile "Genelkurmay Başkanının yaş haddi birer yıllık süre ile 72 yaşına kadar Cumhurbaşkanınca uzatılabilmesi" kanunlaşmıştı.

Kanun 30 Haziran'da çıktı, YAŞ 4 Ağustos'ta toplandı.

Aradan geçen bir aydan fazla sürede, Saray, Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay bürokrasisi belli ki uyumuş akıllar başa son gün, toplantı sürerken gelmiş ve apar topar bir kararname değişikliğine gidilmiş.

Sadece bu bile "Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin" bürokrasiyi ne hale getirdiğini, devletin kurumlarının ehliyetsiz ve vurdum duymaz tiplerle doldurulduğunu göstermeye yeterli.

İşinin ehli bürokratlar, kanun değişirken Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde de gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğini bilir, işi son güne bırakmazlardı.

Hatta iyi işleyen bir sistemde, o kanun değişikliği için de 30 Haziran'a kadar beklenmez, çok daha önce bu gereklilik yerine getirilirdi.

Ama görüyorsunuz, Türkiye'de artık günlük yaşıyoruz.

Meseleleri bütünlüklü bir perspektiften görüp, değerlendiren bir bürokrasi de kalmamış.

Çünkü her şeye "tek adam" karar veriyor ve onun müktesebatı da ancak bu kadarına yetebiliyor!

"Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde değişiklik yapan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde değişiklik yapan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi" gibi mizah romanlarında rastlanabilecek yönetim becerisinin nedeni bu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığındaki YAŞ toplantısında genelkurmay başkanlarının görev süresinin yaş haddine kadar uzatılmasına, Orgeneral Yaşar Güler'in Genelkurmay Başkanlığı'na devam etmesine karar verildi.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı”, “Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma”, “Aşktan Sonra Hayat Var Mı”, “Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür” isimli kitapları yayımlandı. “Aşk Herşeyi Affeder mi” isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

“Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci” olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Siyaset yapmayı yasaklama davası!

Kobani davasını çok önemsiyorum, çünkü bu dava, Türkiye'de demokratik siyasetin yasaklanması yolunda atılan büyük adımlardan biri

Reis mazbut lakin o çevresi yok mu?

O çevreyi yaratanın kim olduğu söylenmeden, çevre eleştiriliyor ki Reis, yenilginin suçunu bugünkü çevresine yıkıp, birinci halkayı yeniden oluştursun, bakarsın biz de oradan bir çıkış yakalarız!

Damadın biraderi kutsal bir kişilik olmalı

Cumhurbaşkanı'nın sahip olduğu "dokunulmazlık ve koruma zırhlarına" Cumhurbaşkanı'nın yakınları ve onların yakınları da sahip!