27 Ocak 2023

Savunmada doğru söyler, şikâyet dilekçesinde şaşar!

 Bakan Varank, T24’te de yayımlanan ihale haberi üzerine Erdoğan’ın da avukatı olan Ahmet Özel’e vekâlet vermiş. Özel de “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret var” diyerekten bir şikâyet dilekçesi yazmış, savcı bey de zahmete girmeden davayı açıvermiş…

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a bir tasarruf önerim var:

İstanbul’daki Basın Savcılığı bürosunu kapatsınlar, savcılar Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatlarının ofisine taşınsınlar.

Eğer o ofis yeteri kadar büyük değilse ve savcıların hepsine oturacak bir koltuk bulamayacak isek Erdoğan’ın avukatı ofisini kapatıp, adliyeye taşınsın, ofisine verdiği kirayı adliye veznesine yatırsın.

Neresinden baksanız iyi bir alışveriş olur.

Bu Zihni Sinir fikrinin kafamda bir ampul gibi yanmasını sağlayan şey, T24 Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın aleyhine açılan bir dava oldu.

Teknolojiye bakan Bakan Mustafa Varank’ın (bıyık hiç yakışmıyor, onu da ayrıca belirtmiş olayım) kuzeninin ortağı olduğu şirket Emlak Konut’tan bir ihale almıştı, hatırlarsınız.

Tesadüf bu ya Sedat Varank’ın ortak olduğu şirketin ihale aldığı kuruluşun bağlı olduğu bakanlığın iki numaralı koltuğunda oturan da bir başka Varank: Fatma Varank.

Osmanlı vezir ailelerinden Köprülüler gibiler maşallah!

Bu arsa Bodrum Ortakent’teydi, Erdoğan’ın tabiriyle “kupon bir arsa.”

Bununla ilgili haber başka mecralarda oluğu gibi T24’te de yayımlandı.

Eleştiriler alıp başını gidince de ihale iptal edildi, bence iyi de oldu.

Bakan Varank, T24’te de yayımlanan ihale haberi üzerine Erdoğan’ın da avukatı olan Ahmet Özel’e vekâlet vermiş.

Özel de “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret var” diyerekten bir şikâyet  dilekçesi yazmış, savcı bey de zahmete girmeden dilekçenin başına yazması gerekenleri ekleyip, davayı açıvermiş.

Doğan Akın’ın hapse atılması, kamu görevinden yasaklanması filan da isteniyor.

Belli ki savcı bey zahmet edip haberde ne yazıldığına bile bakmamış.

Mustafa Varank’a da hayret ettim, okuma yazma bildiği izlenimini uyandırmıştı bende. O da ya haberi okumamış ya da okuduğunu anlamak istememiş.

T24’ü izleyenler bilirler.

Haber, haberdir. Ne başlığında ne spotunda ne de haberin içinde yorum yapılmaz.

Bir haber ile ilgili bir yorum yapmak gerekiyorsa onu biz köşe yazarları yaparız.

Bu işte en kabul edilmez olanı, savcının haberi okumamış olması.

Bakmış ki dilekçe Erdoğan’ın avukatından geliyor, şak diye dava açılmış.

Oysa Erdoğan’ın avukatı Ahmet Bey, bu işleri bizler kadar iyi biliyor.

Haber sadece ihale ile ilgili, ancak içinde eleştiri de olsa bir kamu görevlisinin, gerektiğinde en sert şekilde eleştirilmesinin suç olmadığını biliyor.

Biz bu sitede prensip olarak kimseye hakaret etmiyoruz ama canımız istese hakarete de varan ağır bir üslupla ilgili kişileri eleştirme özgürlüğümüz var.

Anayasa, AİHS, AİHM, AYM ve Yargıtay kararları ile güvence altına alınmış bir özgürlük bu.

Ayrıca kanunda eleştiri mahiyetindeki haber ve yorumların suç olmayacağına ilişkin olarak yapılan düzenlemenin yayımlandığı Resmî Gazete de daha gıcır gıcır!

Zaten Ahmet Bey de bunu hepimiz gibi biliyor dedim, işte ispatı da burada:

Hatırlar mısınız, bilmem: Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkan ve milletvekillerine mektup gönderen 170 aydın hakkında, “alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş” gibi ifadeler kullanmıştı.

Aralarında Baskın Oran ve Şanar Yurdatapan’ın da olduğu aydınlar Erdoğan aleyhine 1 TL manevi tazminat talebiyle dava açmışlardı.

O davada Recep Tayip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’den başkası değildi.

Savunmasında şöyle diyordu (Nisan 2018):

“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”

Bu savunma üzerine Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetmiş, Erdoğan 1 liralık tazminat ödemekten kurtulmuştu.

Ne dersiniz, “karakolda doğru söyler mahkemede şaşar” halk deyişinin yeni bir versiyonu olabilir mi bu: Savunmada doğru söyler, şikâyet dilekçesinde şaşar!

Öte yandan Ahmet Özel’in yazdığı şikâyet dilekçesinde vurgulanan ifadelerin hiçbirisi haberde yer almıyor.

Haber, Emlak Konut’un, borsada işlem gören bir kamu kuruluşu olarak Kamuyu Aydınlatma Platformu KAP’a yaptığı açıklamayı içeriyor.

Haberde “usulsüzlük” kelimesi de geçmiyor.

Dilekçede “ihalesiz verildi diye yazıldı” deniliyor, ihaleyle verildiği haberin başlığında bile var. Ahmet Özel, şikâyet dilekçesinde Doğan Akın’ın adını bile yanlış yazmış! Ayıp değil mi?

Dedim ya savcı da Varank da avukatı da haberi okumamışlar. Belki okumak isterler diye haberin bağlantısı burada.

Şimdi size soruyorum: Avukat ile savcı aynı yerde otursa ve devlet bir miktar kira tasarruf etse daha iyi olmaz mı?

Ayrıca şu da var: Bir ihale haberini okuyunca aklına ilk önce “vay bana yolsuzluk yaptı diyorlar” düşüncesi gelen kim?


Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank (solda),
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın da avukatı olan Ahmet Özel (sağda)

 

***

Mübarek Cuma Soruları – 58

 

Lafı uzatmayacağım, 58 haftadır soruyorum:

Sezgin Baran Korkmaz isimli kara para aklayıcısı bir kişinin mal varlığına tedbir konmuştu.

Sonra olmayan bir MASAK raporu gerekçe göstererek bir savcı ve bir hâkim bu tedbir kararını kaldırdılar.

Bu karar da SBK’ya 150 milyon dolarlık mal varlığını kaçırma olanağı sağladı.

Ben de hâliyle merak ediyorum: Savcı ve hâkim olmayan bir MASAK raporunu, var gibi gösterirken hangi müşevvikin tesiri altındaydılar?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, örgütlü suç hükümlüsü Sedat Peker’in, bazı politikacıları maaşa bağladığını açıkladı.

O günden beri de ne savcıda ne Soylu’da “tık” yok.

Bu siyasetçi kim?  Soylu neden bildiklerini açıklamıyor. Savcı, bir suçu öğrenince nasıl davranması gerektiğini bilmeyecek kadar acemi olabilir mi?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yurt dışına kaçmasından bir gün önce Sezgin Baran Korkmaz ile bakanlıkta ne konuştu?

Bu buluşmada iki polis müdürünün ne işi vardı?

Süleyman Soylu, İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediyelerinde yapıldığı konuşulan  milyarlarca liralık yolsuzluk dosyalarını belediyelerden aldı ve odasında bir dolaba kilitledi.

Bu yolsuzluklar ile ilgili soruşturma, Soylu izin vermediği için orada takıldı, yapılamıyor.

Soylu’nun korktuğu ya da çekindiği şey nedir?

O yolsuzluklardan kendisi de bir pay aldı mı?

Kendisine gazeteci süsü veren bir tip, SBK ile Bakan Soylu’yu buluşturmak için 10 milyon Euro istemişti.

SBK, paranın bir bölümünün Süleyman Soylu için istendiğini ileri sürüyor.

Bu para kimin için istendi, nasıl istenebildi? Ankara’da bakanlar ile işi olanları görüştürmenin bir tarifeye bağlandığı ile ilgili iddialar doğru mu?

 
Sezgin Baran Korkmaz (solda), İçişleri Bakanı Süleyman Soylu

 

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı.

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kontrolsüz göç politikasının sonucu

Esad’ı devireceğiz hesabıyla sayısını bilemediğimiz kadar çok cihatçı teröristi misafir ettik. Gündüz Suriye’ye gidip savaşan, akşam olduğunda Türkiye’deki evine dönüp, çorbasını içenleri bile gördük. Suriye sınırları içinde kalan cihatçı teröristleri de Ruslara ve Esad rejimine karşı biz koruyoruz

Hata mı, "bahis çetesi baskısı" mı?

Türkiye'de hakem hatalarından çok konuşuyoruz da bu hataların kimin işine yaradığı kimsenin dikkatini çekmiyor

Zana, Erdoğan'ı heyecanlandırmış görünüyor

Nasıl ki CHP adaylarına oy veren Kürtler CHP uşağı olmadılarsa, aynı şekilde Kürt partileri barajı geçsin, TBMM'de temsil imkanını kaybetmesin diye Hadep'e, HDP'ye oy verenler de bu partilerin uşağı değillerdi