07 Mayıs 2020

Türkiye tek kişilik orduyla yönetilmiyor

Her şeye tek kişi yetemiyor. Ama yeni sistem/rejim bütün kararlarda tek kişinin onayını gerekli kılıyor. Tek kişi her şeye yetişemeyince üstüne üstlük hızlı davranmak psikolojisi içinde yönetmeye çalışılınca hata üstüne hata oluyor

Kimine göre, Koronavirüs'le mücadele yeni sistemin/rejimin ne kadar doğru, ne kadar isabetli olduğunu kanıtladı. "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" adı verilen yürütmenin bir kişiyle temsil edildiği yönetim biçimi sayesinde başarılı olundu.

Yine aynı kişilere göre, bu yeni yönetim biçimi sayesinde hızlı karar alınıyor, her alana anında müdahalelerle sonuç alınıyor.

Bana göre tam tersi, virüs sistemin zaaflarını ortaya çıkardı. Virüsten önce yayımlanan Cumhurbaşkanı kararnamelerine bakın. Neredeyse yarısından fazlası düzeltme kararnamesi. Yani bir kararname çıkıyordu, üç /dört gün sonra o kararnameyi ortadan kaldıran veya bazı bölümlerini değiştiren bir kararname yayımlanıyordu. Bazen o da soruna çare olmuyor, o kararnamenin de sakıncaları ortaya çıkıyor hadi yeni bir kararname daha yazılıyordu.

Bu gelişmelerden kamuoyu bilgi sahibi olmuyordu. Kamuoyu farkına varmıyordu.

Virüs bu durumu kamuoyuna mâl etti.

En tipik örnek şu maske meselesi.

Önce satışa sunulacak denildi, sonra e-devlete müracaatla postaneler üzerinden parasız dağıtılacak kararı çıktı, baktılar olmuyor, vazgeçtiler. Telefonla gelen barkod yöntemiyle eczaneler üzerinden dağıtmayı denediler, o da çuvalladı. Döndüler başa parayla satışa sunulmasına.

Maske dağıtımında bile bile bir ayda dört ayrı karar.

Bu olay size basit gibi gelebilir. Bunca büyük meseleyle boğuşulurken maske dağıtımında bu tür hatalar yapılabilir, kısa zamanda düzeltilir diyebilirsiniz.

İşte zurnanın zırt dediği yer burası.

Büyük meselelere de bir kişi karar veriyor, maske gibi basit meselelere de. İğneden ipliğe derler ya her şey tek kişinin iki dudağı arasından çıkacak söze bağlı, atacağı imzaya bağlı.

Berberlerin ne zaman açılacağına Cumhurbaşkanı karar verdi. AVM’lerin açılış tarihini bile Cumhurbaşkanı duyurdu.

Hemen bir parantez açayım. Burada kafa karıştıran bir durum var. Aslında sistemin zafiyetini gösteren. Cumhurbaşkanı "11 Mayıs’tan itibaren AVM’leri açıyoruz" dedi, dün Sağlık Bakanı’na soruldu; "AVM’ler kapanmadı ki, zaten hep açıktı. Kendileri kapattı. Kapanma kararı olmadığı için açılma kararı da yok"  yanıtını verdi.

Peki madem kapanmadıysa Cumhurbaşkanı neden normalleşme takviminin en üst sırasına AVM’lerin açılmasını koydu?

Ya danışmanları Cumhurbaşkanı’na doğru bilgi aktarmadı ya da Sağlık Bakanı ileride doğacak sıkıntıları göğüslememek için tedbir aldı. Yüz ifadesinden, ses tonundan, ifade biçiminden belli ki AVM’lerin açılmasını istemiyor, sakıncalı buluyor.

İkisinden biri...

Bu da gösteriyor ki; her şeye tek kişi yetemiyor. Ama yeni sistem/rejim bütün kararlarda tek kişinin onayını gerekli kılıyor. Tek kişi her şeye yetişemeyince üstüne üstlük hızlı davranmak psikolojisi içinde yönetmeye çalışılınca hata üstüne hata oluyor.

Basit bir maskede bile bir ayda dört ayrı karar alınıyor. Üniversite sınav tarihinin iki ayda üç defa değiştirilmesi gibi. Önce sınav tarihi açıklandı, Koronavirüs salgını çıkınca nisan ayı başında YÖK Başkanı’nın duyurusuyla temmuz ayının sonuna ertelendi. Üç gün önce Turizm Bakanı’nın talebiyle Cumhurbaşkanı’nın kararıyla bir ay öne çekildi.

Tahmin ediyorum ki YÖK Başkanı da yeni sınav tarihini bizim gibi televizyondan duymuştur!

Eski Başbakan Davutoğlu güzel mizah yapmış. Demiş ki; "Öğle sınava 82 gün vardı, akşam oldu 54 gün kaldı, zaman ne çabuk geçiyor."

Türkiye’nin devasa sorunlarını düşünün. Yetki tek kişide. İnsanın gücü yetmez.

Eskiden hiç olmazsa bakanlar kurulu vardı. Bir karara 20-25 kişi imza atardı. Bakanlar da taşın altına  elini sokardı. Şimdi tek imza, tek kişi...

Sorum şu: Türkiye bu rejime/sisteme/modele geçtikten sonra her alanda iyiye mi gidiyor kötüye mi?

İşler iyi mi, kötü mü?

İyiye gidiyoruz diyen parmak kaldırsın...

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.