20 Temmuz 2021

Felaket bağıra bağıra geliyor!

Tam zafer işareti yapacaktık ki, virüs hazretleri 'hiçbir yere gitmedim, benimle daha çok uğraşacaksınız' demez mi?

1 Temmuz'da bütün önlemler kaldırılıp tam açılmaya geçilince salgın bitti, 'Korona'yı alt ettik zannettik. Hazır aşı da olmuştuk, olmasak bile aşı olma imkanı da vardı. Sıkıntıya ne gerek var, yaz geldi sıcaklar bastı, açıldık saçıldık, maskeleri indirdik, mesafeyi kısalttık…

Tam zafer işareti yapacaktık ki, virüs hazretleri 'hiçbir yere gitmedim, benimle daha çok uğraşacaksınız' demez mi?

1 Temmuz'da normal hayata geçtik, bugün 20 Temmuz. 20 günde vaka sayısı 8 binlere yaklaştı, günlük vefat sayısı 65'i aştı.

Uzun bayram tatilinin ortasındayız. Daha bayramın etkisini görmedik. Daha iç içe yaşamın sonuçları ortaya çıkmadı.

Buna rağmen günde neredeyse 8 bin vaka. Geçen yıl benzer bir durum yaşanmıştı. Sağlık Bakanlığı insanları uyarmak yerine verileri gizlemeyi tercih etmişti.

Sağlık Bakanı resmen suç işlemişti. Nedense bu meseleyi deşen, üstüne giden pek olmadı! Kasım ayında günlük vaka sayısı 30 bine ulaşınca sarsıldık.

Umarım bu yıl aynı yöntemi izlemezler. Umarım bu yıl Sağlık Bakanı Türkiye'ye üç kuruş daha fazla dolar girsin diye gerçekleri halktan gizlemez.

Mehmet Ceyhan Hoca 'tarama testi yapmıyorsanız, sadece belirtisi olan hastalara ve çevresindekilere test yapıyorsanız bulduğunuz vaka sayısını 10'la çarpmanız gerekir' diyor.

Bu hesaba göre; günlük vaka sayımız 80 bin.

Sonbaharı beklemeye gerek yok, ipin ucu şimdiden kaçmış demektir.

Peki ne yapacağız?

Çare belli; maske-mesafe-aşı.

Aşı konusunda daha yüzde 25'ler seviyesindeyiz. Yaklaşık 21 milyon kişi iki doz aşı olmuş. 90 milyon olduğumuza göre (84 milyon vatandaş, 4.5 milyon Suriyeli, 1.5 milyon Afgan, Iraklı, Pakistanlı, Afrikalı) toplumsal bağışıklık için daha çok aşılamaya ihtiyaç var!..

Uzmanlar üç K'dan kaçınmamızı öneriyorlar. Kapalı, kısıtlı ve kalabalık ortamlardan uzak durmalıymışız.

Cumhurbaşkanı da dün KKTC'ye giderken vaka sayısının artmasına dikkat çekerek, maske ve mesafe kuralına riayet edilmesini istedi.

Tamam da üç gün önce Erzurum'da düzenlenen Şehir Hastanesi'nin açılış töreni AKP mitingine dönüştürülmüştü. Büyük çoğunluk maske takmadan miting meydanını doldurmuştu.

Tabi kimse bu durumu, söz ile uygulama arasındaki çelişkiyi Cumhurbaşkanı'na sormadı/soramadı!..

Geçen yıl da benzer bi durum olmuştu. AKP hangi ilde kongre yapsa o ilde vaka sayısı patlıyordu. AKP Genel Başkanı 'pandemiye rağmen salon lebalep dolu' diyerek memnuniyetini ifade etti ama o doluluğun bedeli ağır oldu. Kimse çıkıp yaptığımız yanlış diyemedi.

Büyük bir ihtimalle benzer bir durum bu yaz da yaşanacak. Cumhurbaşkanı vatandaşları uyaracak ama kendi miting düzenlemekten vazgeçmeyecek.

Cumhurbaşkanı vaka sayısının artmasını lokantaların açılmasına bağladı. Adeta lokantaya gidenleri sorumlu tuttu. Ama Rus turistlerin delta varyantıyla gelmeleri tehlikesinden söz etmedi.

Anlaşılan vaka sayısı artarsa fatura yine lokantalara kesilecek!

Ceylan Hoca ise lokantaları çok tehlikeli bulmuyor. Haftalık Oksijen gazetesinde Mine Şenocaklı'ya verdiği röportajda 'en büyük korkum Ruslar' demiş ve şunları söylemiş; 'Ruslar Moskova'da seyahati bile yasakladı. Ama o insanların Türkiye'ye gelmesi yasak değil. Bizi ciddi şekilde riske atıyorlar.'

Rusların bir suçu yok...

Bizim iktidar ricacı oldu. Ricacı ne demek Moskova seyahat yasağını kaldırsın diye yalvar yakar oldu.

Gelenler aşılı mı değil mi? Aşılıysa Rus Sputnik V aşısının koruma gücü ne kadardır. Belli değil. Kapalı kutu.

Çin hükümeti Sinovac aşısını göndermeyince bir ara Türkiye aşısız, Ankara çaresiz kalmıştı. Hatırlarsınız; durumu kurtarmak isteyen medya Sputnik aşısı Türkiye'de üretecek diye manşetler atmıştı…

Ne oldu?!.

Deve oldu derler ya aynen öyle oldu… Bu arada Çin hükümeti iyi ki Sinovac aşısını göndermeyi durdurmuş.  Ya Sağlık Bakanı'nın planı tutsaydı. Ocak ayında 120 milyon doz aşıya kavuşup hepimiz aşılansaydık. Şimdi dönmüştük başa. Çünkü koruyucu etkisi ve süresinin çok az olduğu ortaya çıktı. Bu sebeple Sinovac olanlara alelacele üçüncü doz aşı (Biontech) vurular.

Aşı işi önemli, aşı olmaya direnen milyonlar var. Sadece bizde değil dünyada da!..

Hakları mı hakları. Aşı zorunlu değil.

Fransa şöyle bir uygulama başlatıyor. Restoran, bar, kafe, sinema, hastane, AVM gibi yerlere girmek için ya aşı kartının olması gerekecek ya da PCR testi yaptırman. 15 dakikada PCR testi yaptırıp sinemaya girebilirsin ama test artık ücretli; 50 Euro…

Bizim de benzer bir uygulamaya geçmemiz lazım.  Sigara gibi.. Hani sigara içenler ayrı bölüme alınıyor ya aşı olmayanlar da ayrı bölümde otursun. Birbirleriyle korona alışverişi yapsınlar.

Başka çaresi yok. Artık yeniden karantinalı günlere dönülmez.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.