27 Mayıs 2020

Baskın seçim olur mu, olmaz mı?

Seçime gider mi gitmez mi; ülke şartlarından soyutlanmış mesele. Çünkü ilk seçim Tayyip Erdoğan için varlık - yokluk meselesi. Kısaca seçimin ötesinde bi durum

Türkiye’nin halleri ne olur sorusuna kafa yoran birçok dostla iki konuda gün boyu fikir teatrisi yaptım.

Birincisi, iktidarın, Cumhurbaşkanı’nın erken (baskın) seçime gidip gitmeyeceğiydi.

İkincisi ise, çift para birimi kullanmaktan (dolar/TL) vazgeçip geçmeyeceğimiz!

İktidar (Cumhurbaşkanı) döviz alımına yüksek vergi koydu ama kendileri dolarla yaşamdan vazgeçemiyor. Köprü, tünel, havaalanı hastane ücretleri dolarla.. 25 yıl daha böyle. Hâl böyle olduğu sürece Türkiye çift para biriminden kurtulamaz.

Kelepçelerini atamaz!

Ne derse desin iktidar mahkûmdur; Türkiye’yi de beni de, sizi de mahkûm etti!.

Gelelim ikinci meseleye; erken veya baskın seçim olur mu, olmaz mı?

Evet olur, veya hayır olmaz demek zor. İktidarın yegane temsilcisi olan kişinin bile karar verdiğini zannetmiyorum. O da çeşitli hesaplar yapıyordur.

İktidar penceresinden bakalım... Ekim ayında baskın seçim olur mu? Olursa iktidara yarar mı?

Hem evet hem hayır...

Yarar; ekonomi daha da dibe vurmadan, çekilen sıkıntıları Koronavirüs salgınına bağlayarak, dünya bile dibe durdu söylemiyle gidilen seçim... Avrupa da krizde diyerek çekilen acıları küresel felaket olarak yorumlanacağı ortam iktidarın işine yarayacaktır.

Onların suçu değil algısı etkin olacak.

Yaramaz; bu ortamda seçime gitmek iktidar için intihar anlamına gelir. Ekonomi çökmüşken, işsizlik tavan yapmışken, kepenek kapatma zincir olmuşken duruma seyirci kalan, kasasında para olmadığı için kalmak zorunda olan iktidarın seçim sadığını ortaya koyması mümkün değil.

Yarar/yaramaz hesabını en iyi yapacak kişiler Saray danışmanları. İktidar, muhalefetin zorlamasının, yeni kurulan partilerin, eski başbakanların, başbakan yardımcılarının dosyaları açmasının sonucu etkileyeceğine inanmıyor.

İktidar yönettiği medya ile toplumu yönettiğini/yönlendirdiğini düşünüyor...

Somut örnek; eski Başbakan Davutoğlu’nun, 15 Temmuz darbe girişiminin mimarı olan general Mehmet Dişli hakkındaki iddiaları yankı budu mu?

Televizyonların tartışma programlarında konu oldu mu?

Hayır..

İktidar bunun rahatlığı içinde. Kendi hakkında gerçekleri yazan/yazabilecek olan kanalların sınırlı olduğuna her an susturulabileceğine inanıyor.

Politikasını buna göre inşa etti.

Seçime gider mi gitmez mi; ülke şartlarından soyutlanmış mesele. Çünkü ilk seçim Tayyip Erdoğan için varlık - yokluk meselesi. Kısaca seçimin ötesinde bi durum.

Bunu ne zaman göze alır belli değil...

O halde önümüzdeki ilk seçime seçim gibi bakmayalım.

Tayyip Erdoğan’ı oylama; kal deme veya evine gönderme seçimi diye bakalım...

Cumhurbaşkanı bu ringe çıkmaktan kaçamaz ama zamanlamasını kendi belirler. Kendini güçlü gördüğü anda!..

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.