31 Ocak 2021

Mesut Özil'li Fenerbahçe'yi Kadıköy'de yenmek...

Damardan bir Cimbomlunun kaleminden Mesut Özil'li notlar...

Cimbom'un Gaziantep'le maçını izliyorum.
Çok yavaş oynuyoruz.
Hızlandırma butonu olsa da bassam
hissi uyanıyor içimde...
Sanki Onyekuru'yla birden hızlanıyoruz
ve iki gol üstüste geliyor, seviniyorum.
Bu haliyle Fenerbahçe bizi yener mi?..
Derbi 6 Şubat'ta.
Kadıköy'de Mesut'lu Fener'i yenmek...
Ne de güzel olur!
Günlüğümün sayfalarına dalıyorum.

Mesut Özil neden
Alman Milli takımını
tercih etti?

BERLİN, 8 Ekim 2010
Sonbaharın hüznü çökmüş şehre.
Berlin bende her zaman nostaljik duygular
uyandırır. Kestane ağaçları, ıhlamurlar,
çınar ağaçları sararmış...
Kreuzberg'de kendi başıma yürüyorum.
Kafayı uzatıyor:
"Abicim, yenebilecek miyiz
şu Almanya'yı?.. Arda'nın yeri
nasıl dolacak, kim oynayacak onun yerine?"
Umudunu kaybetmiş değil,
çıtayı yükseğe koyuyor:
"Yeneceğiz Almanları!"
Devam ediyor:
"Çünkü biz kendi evimizde oynayacağız,
Alman milli takımı ise deplasmanda...
Göreceksin, tribünleri en çok biz
dolduracağız."
Almanya'nın önde gelen futbol dergisi
Kicker'e göz gezdiriyorum.
Almanya'da 200 bin Türk gencinin
meşin yuvarlak peşinde koştuğunu
ve büyük çoğunluğun Alman milli takımını
tercih ettiğini yazıyor.
Mesut Özil, Alman futbolunun yeni yıldızı.
Güney Afrika'daki son Dünya Kupası'nda
onu keyifle izlemiştim.
Nitekim Dünya Kupası'nda parladı
ve Real Madrid'e transfer oldu.
Şimdi soruluyor:
"Mesut Özil Alman Milli Takımı'nda
olmasaydı, Dünya Kupası'nda
oynamasaydı, bugün Real Madrid'de
olur muydu?"
Haksız bir soru değil.
"Mesut Özil niye Almanya'yı
tercih etti?" sorusunun
üzerinde zıplamanın rahatsız edici
olduğunu düşünüyorum.
Bizim milli takıma bakıyorum.
Bu gece Berlin Olimpiyat Stadı'na
çıkacak olan ilk 11'de Hamit Altıntop,
Nuri Şahin, Hakan Balta
ve Ömer Erdoğan Almanya'da doğup
büyümüş, futbola başlamışlar.
Ayrıca yedekler arasındaki Halil Altıntop,
Ceyhun Gülselam, Özer Hurmacı da
yine Almanya'dan yetişme
futbolcularımız... (Milliyet, 8 Ekim 2010)

Mesut Özil'in
ıslıklanmasını
kınıyorum!

BERLİN, 10 Ekim 2010
Literatur Haus'un arka tarafındaki
asırlık ıhlamur ağacına,
sararmış bahçeye bakan
masaya çöküyorum sabah vakti.
Yazı belki daha iyi gelir diye...
Bana her zaman huzur veren bu yer bile
içimde açılmış o futbol yarasının sızısına
bir şey yapamıyor.
Maçı düşünmek istemiyorum.
İçimden bu maçı yazmak gelmiyor diye
başlık atmıştım maç sonrası yazıma...
Futbolda yenilmek elbette vardır.
Ama bu kadar kötü oynamak, rakip
Almanya karşısında bu kadar aciz kalmak...
Milli futbolcularımızı böylesine dökülür
halde görmek doğrusu içimi acıttı.
Doksan dakikanın sonunda
3-0'la kurtulmuş olmak bile
maçın ağzımda bıraktığı kötü tadı
değiştirmedi. Gece yarısı alelacele
maç izlenimlerimi gazeteye yazdırırken
unuttuğum bir şey var:
Mesut Özil'in protesto edilmesi...
Bize ikinci golü atan Mesut
ne zaman topla buluşsa, Berlin Olimpiyat
Stadı'nda Almanların değil Türklerin
çoğunluğu oluşturduğu tribünlerden ıslıklar,
yuhlar yükseldi.
Bundan hoşlanmadım.
Mesut Özil'in, Real Madrid'de oynayan
bu büyük yeteneğin Türk değil de
Alman milli takımını seçmiş olmasının
böylesine protestolarla karşılanması
canımı sıktı.
Bayern Münih'in büyük topçusu Hamit
Altıntop gibi o da Gelsenkirchen doğumlu.
Üçüncü nesil bir Türk işçi çocuğu.
İkisi iyi arkadaşlar. Kardeş gibi
büyümüşler. Ama biri Türk milli takımını,
öteki Almanya'yı seçmiş...
N'apalım?
Mesut köklerini inkar etmiyor.
Mesut Özil gibi üçüncü kuşak Türklerden
olan Nuri Şahin ise Alman milli takımını
değil bizi tercih etmiş. Bundesliga'da,
B. Dortmund'da bu yıl çok iyi oynayan
milli topçumuz diyor ki:
"Ben bir Türk olmama rağmen
biraz da Alman'ım. Almanya'da doğup
büyüdüğüm için de gurur duyuyorum."
Biraz da Alman olmak!
Kendini hem Türk hem Alman
hissetmek...
Hem Türk hem Kürt hissetmek...
Yaşar Kemal "Ben Türkçe yazan bir
Kürt romancısıyım" demedi mi?
Mesut Özil kendi köklerini yadsımıyor
ama Alman milli takımını tercih ediyor.
Ne var bunda?
Ne diye binlerce kişi ayağına her topu
alışında onu ıslıklıyor, yuhluyor.
Ayıp!
Olimpiyat Stadı'nda böylesine bir ayıp
içinde olanlar, acaba Mesut Özil Güney
Afrika'daki son Dünya Kupası'nda Alman
formasıyla gol atarken
onu alkışlamıyorlar mıydı?
Ya da bugün Real Madrid'de başarıyla
top koştururken onunla gurur
duymuyorlar mı?
"Bizim Mesut!" diye sevinmiyorlar mı?
Ben seviniyorum, Mesut'un başarıları
benim de hoşuma gidiyor.
Futbol sadece futbol değildir!
Özellikle Türk-Alman milli maçı
dolayısıyla bu gerçeğin altı bir kez daha
çizilmiş oldu.
Mesut'ları, Nuri Şahin'leri, Hamit'leri
rahat bırakalım, başarılarını ise
hep birlikte alkışlayalım.
Herkes kendini nasıl tarif etmek istiyorsa
öyle tarif etsin.
Karışmayalım, herkes kendini nasıl
hissetmek istiyorsa öyle hissetsin.
Kökler, aidiyet duyguları hassas meseleler...
Hem insanların iç huzuru, hem toplumların
kendi kendisiyle barışıklığı
buradan geçiyor. (Milliyet, 10 Ekim 2010)

Baygın baygın
balık gibi bakan
Mesut Özil
tam bir sakin güç...

VARŞOVA, 20 Haziran 2012
Futbol bu, bazen ağlar, bazen
gülersin. Meşin yuvarlağa güven olmaz,
deniz gibidir çünkü. Futbolun
pek öyle adaleti yoktur. Ama futbol
belki de bunun için güzeldir,
her türlü sonuca açık olduğu için...
Şu günlerde Polonya'yla Ukrayna'da
dünya futbol topunun etrafında dönüyor.
Son yedi maça odaklanmış futbol kaçıkları
sağda solda renkli futbol geyiklerine dalmış,
toptan başka bir şey düşünemez olmuş
durumdalar. "Futbolkolikler"in gözünde
şimdilerde dünya koca toptan ibaret.

Futbol olmasa
dünya daha gri, kurşuni
ve acımasız olurdu.

Fransız romancı Albert Camus'nun
sözü bu...
Bazen öyledir ki, rüyanda bile futbol maçı
görürsün. Brezilya'yla üç kez dünya kupası
kaldıran tüm zamanların en büyük futbol
efsanesi Pele diyor ki:

Bunca yıl geçti, geceleri hâlâ
futbol rüyası görmeye
devam ediyorum.
Karım, "Deli misin nesin,
futbol topu tekmeler gibi
tekmeledin beni" diyerek
uykumdan uyandırıyor beni...

"Kaleciye âşık olan futbol topu"nun
hikâyesini biliyor musunuz?
Yeteneksiz bir kaleciymiş.
Ama futbol topu ona âşık olmuş.
Böylece o yeteneksiz kaleci
bir anda devleşip kalesinde gol yemez
olmuş. Çünkü top, âşığı tarafından
kucaklanmak istediği için,
ağlarla buluşmak yerine
her seferinde hemen
o kalecinin kollarının arasına girermiş...
Çeyrek finaller başlıyor.
Hangi takımı tutacağım?
Mesut Özil nedeniyle Almanya'yı mı?
İki yıl önce Güney Afrika'da da
bir ara Mesut'çu olmuştum.
Baygın baygın balık gibi bakan
Mesut Özil
bence tam bir sakin güç.
Çok fazla gösterişi yok.
Sükunet içinde bir yaratıcılığı var.
Bir anda hızlanıyor.
Ayağına müthiş hâkim.
Daracık alanda attığı kıvrak çalımlarla
rakibini kaşla göz arasında geçiyor.
Etkisiz bıraktıktan sonra da,
savunmanın arasına yumuşacık,
lokum gibi bir pas atıp Klose'yi,
Gomez'i hiç beklenmedik bir anda gol
pozisyonuna sokuyor.
Mesut Özil'in yumuşacık bir ayak bileğiyle
çok hızlı bir yaratıcılığı var,
İstediği vakit yırtıcı olabiliyor.
Hiç beklenmedik anda
çıkardığı şutlarla golünü de atıyor.
Ne demek istiyorsun?
Mesut'çu ve Alamancı mı olayım?
Yıldızlar inşallah gol olup
yağar gökyüzünden! (Milliyet, 20 Haziran 2012)

Mesut'lu Fener'i
Kadıköy'de yenmek...

İstanbul, 30 Ocak 2021
Fenerbahçe'nin Mesut Özil transferi
elbette tarihi bir transfer.
Roberto Carlos'tan, Anelka'dan,
Drogba'dan, Sneijder'den yıllar sonra
Süper Lig'e gelen en büyük futbolcu...
Münasebetsiz bir gazeteci sorusu:
Fener'de hayal kırıklığı olabilir mi?..
Mesut Özil'in Arsenal'da son hocası,
kendi takım arkadaşı olan Arteta'ydı.
Çok umutluydu Mesut Özil'den.
10 maç üst üste ilk 11'de oynattı.
Ama bir süre sonra onu ağır ağır kulübeye
çekmeye başladı. Son sezonda ise
25 kişilik kadroya bile adını yazmadı.
Bu gözden düşme süreci
elbette bir şok oldu Mesut Özil için...
Dünya futbolunun gerçekten
bu büyük 10 numarası
Fenerbahçe'de ne yapar?
33 yaşında...
Ukalaca bir tespit:
Takımın Mesut Özil'e göre oynaması
lazım. Eğer bu olmazsa, takım ona göre
oynamazsa, küsebiliyor, isteksizleşiyor.
Hatta bazen takımına bedel bile ödettiği
bilinmekte...
Mesut Özil için Fenerbahçe haklı olarak
büyük tantana yaptı. Büyük paralar ödedi.
Tabii şu soru akla takılıyor:
Bu tantana diğer futbolcularda huzursuzluk,
psikolojik rahatsızlık yaratmış olabilir mi?
Bilemiyorum.
Fenerbahçe'yi yakından izleyenler
2002 yılında ikisi de 10 numara olan
Ortega-Ceyhun örneğini veriyorlar.
Arjantinli büyük topçu Ortega'yı takımda
Ceyhun'un oynatmadığını, takımda ona
doğru dürüst top atılmadığı anlatılıyor
Kadıköy kulislerinde....
Şimdi Mesut Özil'in yerinde
çok iyi bir 10 numara var:
Yunanlı Pelkas.
Mesut Özil takımda yerini alınca,
Pelkas açığa mı kaydırılacak?
Fenerbahçe bugün yükseliş eğrisi çiziyor,
çok iyi bir takım olma yolunda...
Son 7 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik...
Takımda uyum var, hız var.
Mesut Özil bu çerçeveye kolayca
uyum sağlayacak mı?
Bir süre kenarda bekleyebilir mi?
Hooopp dedik HC!
Futbol üstüne fazla ahkam kesmeye
başladın, haddini aşma da frene bas...
Damardan bir Cimbomlu olarak
senin meselen çok açık:
Mesut'lu Fener'i Kadıköy'de yenmek...
Yenersek, Başkan Ali Koç ne yapar?
Yine tribünden atlar mı?..
Mesut Özil'e başarılar diliyorum.
İyi pazarlar!

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, geçen sezon Kadıköy'de 21 yıl sonra 3-1 kazandığımız derbi sonrası tribünden atlamıştı

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor