19 Haziran 2020

Terör örgütü mü, değil mi?

Yıllar geçip gidiyor ama "PKK terör örgütüdür!" demekle iş bitmiyor.

14 Mayıs seçimleri öncesi hayatımda ilk kez siyasete adım attım.
HDP'nin teklifini kabul ettim,
Yeşil Sol Parti'den İstanbul İkinci Bölge 3. sıradan milletvekili
adayı oldum.
Kılıçdaroğlu birinci turda
Cumhurbaşkanı seçilecek,
ben de milletvekili olacaktım.
Ayrıca, yalnız milletvekili değil,
en yaşlı üye olarak
frakımı da giyip TBMM'yi
ben açacaktım.
Seçimleri kazanacağımızdan
o kadar emindim ki,
açılış konuşmamı önceden yazmış,
kimselere göstermemiş,
bilgisayarımın bir köşesine bırakmıştım.
İşte o konuşma taslağımı
bugün köşeme koyuyorum. 

* * *

Meclis açış konuşmam...
Son taslak, 9 Mayıs 2023

Sayın Cumhurbaşkanım;
Sayın parti liderleri;
Sayın milletvekilleri;
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni Meclisimiz hayırlı olsun. 

Korkunç deprem felaketinde
hayatlarını kaybedenleri
rahmetle anıyorum.
Bu deprem felaketinde yaşanan
büyük acıları paylaşıyorum. 

BU MECLİS'İN ADI
"GAZİ MECLİS"TİR,
ÇÜNKÜ MİLLÎ MÜCADELE'NİN
KARARGâHIDIR BU MECLİS.

GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
VE DAVA ARKADAŞLARI,
MİLLÎ MÜCADELE'Yİ BU ÇATI ALTINDA YÖNETMİŞLER
VE CUMHURİYETİ 100 YIL ÖNCE
BU ÇATI ALTINDA KURMUŞLARDIR. 

SAYIN MİLLETVEKİLLERİ;
CUMHURİYET'İN 100. YILINDA BİZİM GÖREVİMİZ DE,
BU KUTSAL ÇATI ALTINDA
"CUMHURİYET'İ DEMOKRASİYLE
TAÇLANDIRMAK"TIR. 

Gelin, 100 yıl sonra bizler de
hep birlikte el ele verip
1923'ün o "uzlaşma ruhu"nu canlandıralım ve
"demokratik cumhuriyet"i kuralım.

Bugün Türkiye'nin
barış ve demokrasiye,
hukuk, özgürlük ve adalete
su ve ekmek gibi ihtiyacı vardır.
Bu büyük ve güzel ülke
yıllardır çok kutuplaştı,
cephelere ayrıldı, uçlara savruldu.
Bunun sonucu olarak,
yoksulluk ve işsizliğin,
eşitsizlik ve haksızlığın,
adaletsizlik ve hukuk dışılığın
kol gezdiği bir krizler ülkesi haline geldik. 

Türkiye'yi bu çöküşten,
bu çürümüşlükten kurtarmak
zorundayız.
Türkiye'yi değiştirmek
ve yeni baştan
inşa etmek zorundayız.
14 Mayıs'ın mesajı budur.
14 Mayıs tarihi ve başarılı
bir başlangıçtır.
14 Mayıs'la bir umut ışığı yanmıştır. 

Başta gençler ve kadınlar olmak üzere,
bu ülkenin bütün insanları
bizden 14 Mayıs'ın devamını
beklemektedir. 

Sayın milletvekilleri;
şimdi el ele vermek zamanıdır.
"Uzlaşma ruhu"nu 100 yıl önceki gibi
canlandırmanın tam zamanıdır.
Atatürk ve dava arkadaşlarının
100 yıl önce yaptıkları gibi,
bizler de tarih yazmak
zorundayız.
14 Mayıs'ta yazılan tarihin devamını getirip
demokratik cumhuriyeti kurmaktan başka çaremiz yok.
Tıpkı 100 yıl önceki gibi
"tarih yazmak" zorundayız.
Bu bizim tarihe karşı görev
ve sorumluluğumuzdur.  

Gün, güçlerimizi birleştirme
günüdür, kucaklaşma günüdür,
uzlaşma günüdür.
Ülkemizin büyük sorunlarını
çözmek için, çetin ve çetrefil sorunlarımızı
aşmak için el ele vermek tek yoldur.
 

Gelin hep birlikte,
egemenliğin kayıtsız şartsız
millete ait olduğunu gösteren
sağlam demokratik kurumları
kalıcı biçimde inşa edelim.

Devletle hukuku,
devletle demokrasiyi
tanıştıralım.
Askeri ve sivil darbeleri
tarihe gömelim. 

Güçler ayrılığını,
yasama-yürütme-yargı
üçgeninde,
bütün kurumlarıyla oturtalım.

Yargı bağımsız olsun!
Yargı tarafsız olsun!
TBMM'nin yasama yetkisine
kimse ortak olmasın!
TBMM'nin bütçe hakkına
ve yetkisine kimse ortak olmasın.

Hukukun üstünlüğü tam olsun.

Özgür ve bağımsız medyanın
temelleri kalıcı olarak atılsın.

Cinsiyet eşitliği,
kadın-erkek eşitliği
klişe olmaktan çıksın.

Kadın, erkeğin kölesi
olmaktan kurtulsun.

Kadını eve kapatan,
kadını karanlığa gömen,
"Talibanlaşma zihniyeti"nin
uç vermesine hayır diyen kurumları,
en başta çağdaş eğitim
olmak üzere inşa edelim. 

Ve gençlerin gelecek umudunu söndüren,
gençleri yaşama sevincinden yoksun kılan
bugünkü düzeni değiştirelim.

Özgürlüğün tüm kanallarını açalım.
İfade özgürlüğünü sağlam temellere
kavuşturalım.
Herkes istediği gibi konuşsun,
yazsın, çizsin, inancının
ya da inançsızlığının
gereğini özgürce yapsın.

Türkiye nasıl ki 100 yıl önce
"Millî Mücadele"yle,
"laik cumhuriyet"le dünyaya,
mazlum uluslara örnek olmuşsa,
100 yıl sonra da, demokrasiyi
sadece seçim sandığından
ibaret gören popülist bir tek adam
rejimine milletin oylarıyla
son vererek yine dünyaya örnek olmuştur.
Dünyada yükselen otoriter rejimler karşısında
demokrasinin
umut ışığını yakmıştır. 

Sayın milletvekilleri;
Ülkemiz çok kritik bir dönemini yaşıyor.
Başta aş ve iş, iklim krizi gibi
birçok büyük sorunumuz var.
Böyle bir dönemde, uzak ve yakın
geçmişin kavgalarını,
cepheleşmelerini, siyasal ve toplumsal
kutuplaşmalarını bir yana bırakalım. 

Ve ellerimizi birbirimize uzatalım.

Ülkemizin "uzlaşma"ya
büyük ihtiyacı var.
14 Mayıs bu "uzlaşma"yı
başarabileceğimizi gösterdi. 

Bugün, bu çatı altında
bu "uzlaşma"yı daha da genişletmek
ve ülke geneline yaymak
mümkündür
Çünkü, farklılıklarımız, barış içinde,
birbirimize kulak vererek yaşamamıza
engel değildir.

Farklılıklarımızdan husumet çıkarmayalım.
Birbirimize düşmanlaşmayalım.

Derine, eskiye giden sorunlarımızı
çözüm rayına oturtmak, çözmek için
zamana, diyalog ve uzlaşmaya ihtiyacımız var.

Uzlaşma sözcüğünün altını özellikle
çiziyorum.
Türkiye siyasetinde uzlaşma kültürü
maalesef pek öyle yer etmiş değil.
Yeni dönemde sorunlarımızı
zamana yayarak, önceliklere sonralıklara dikkat ederek,
diyaloglar örerek ele almak,
bir başka deyişle
bir uzlaşma kültürü, geleneği
oluşturmak zorundayız. 

Toplumsal, siyasal uzlaşmalar
olmaksızın demokrasi olmaz,
kökleşmez, bir hayat tarzı
haline gelmez.

Sayın milletvekilleri;

Bu yüce Meclis'in çatısı altında
ve Türkiye'nin siyaset meydanında
yıllar yılı ne kavgalar yaşandı.
Ve bu kavgalar ne yazık ki
Türkiye'de demokrasi ve hukuk devletini
geciktirdi, ikinci sınıflığa,
üçüncü sınıflığa, darbelere mahkûm etti. 

Demokrasi, hukuk devleti ve
adalet olmadan bir yere gidemeyiz.
Tünelin ucundaki ışık yanmaz.
Ve bugünkü gibi yoksulluğa,
işsizliğe mahkûm, özgürlükten yoksun,
hapishaneleri siyasal mahkûmlarla
dolu yaşayıp gideriz.
 

Oysa bu bir kader değildir.
Kader olmadığını
14 Mayıs göstermiştir. 

Hadi gelin,
yüce Meclis'in çatısı altında
el ele verelim,
tarih yazalım,
cumhuriyetimizin 100. yılında
demokratik cumhuriyeti
kuralım.

Yüce Meclis'i, sayın milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Yolumuz açık olsun.

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2003)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var.

Yazarın Diğer Yazıları

Acıyla sevinci birlikte yaşamak...

Sevgili ablam Berin'i kaybettim, Cimbom'un 5. yıldız maçını beklerken...

Hem barışa hem demokrasiye emanet olun, geçmiş acıların da esiri olmayın!

PKK'nın silahları gömme ve kendini feshetme kararını önemsiyorum, sıranın demokrasi ve özgürlükler düzenine geldiğine inanmak istiyorum

Sevgili Sırrı Süreyya kardeşim...

Önümüzde daha uzun bir barış ve demokrasi yolu var, ne güzel birlikte yürüyorduk, ama emin ol, senin güzel hatıran yolumuzu aydınlatmaya devam edecek

"
"