22 Kasım 2023

Kişisel bir yazı: Mehmet Abi

Mehmet Abimle Galatasaray Lisesi’nin bahçesindeyiz. "Gel, seninle özel bir şey konuşmak istiyorum" dedi. Bir köşeye çekildik, bana sordu: Ben öldükten sonra ölüm ilanıma babamın adını da yazacak mıyım?

Biliyorum, bu kişisel bir yazı.
Ama yine de yazmak istiyorum.
Çünkü acım büyük.
Mehmet Abimi kaybettim.
Sevgili kuzenim,
Kamuran Halam'ın biricik oğlu
Mehmet Cemal de
göç etti bir başka diyara...
İyice yalnızlaştım.
Size bugün Mehmet Abim'le
Kamuran Halam'ın
hüzünlü hikayesini anlatmak istiyorum.

Kamuran Halam’la Mehmet Abim 1950 yılı

Yıl 1926’dır.
Kamuran Halam verem olur 19 yaşında.
Babaannem Ankara’ya, Atatürk’e gider,
Çankaya Köşkü’nde ağırlanır.
Bu arada Cemal Paşa’nın çocuklarına maaş bağlanır. Halamın İsviçre’de tedavisi için
500 altın verir Atatürk...
Kamuran Halam Davos’ta kendisi gibi
verem tedavisi gören bir İspanyol gençle,
Jesus Benoyto ile tanışır.
Tanıştıkları, birbirlerine âşık oldukları sanatoryum,
daha sonra Thomas Mann’ın
"Büyülü Dağ" romanında sözünü ettiği oteldir.
Jesus Beneyto uzun boylu, serseri kılıklı,
kartal burunlu, yakışıklı bir gençtir.
Varlıklı ve dokuz çocuklu
bir çiftçi ailesinin oğludur.
Çok iyi piyano çaldığı söylenir.
19 yaşında annesini kaybeder,
ondan kalan yüklü mirasın keyfini çıkararak yaşar. Valencia’da Harley Davidson marka motosikletiyle
nam salmış, verem olunca tedavi için
Madrid’e de motosikletiyle gider gelirmiş.
Doludizgin bir hayat yaşarken,
verem hastalığı ciddileşmiş,
bu kez İsviçre’ye, Davos’a gönderilmiş.
Halamla sanatoryumda tanışırlar.
Kamuran Halam 1926 yılı sonuna doğru,
19 yaşındayken hamile kalır.
Evlenmeye karar verirler.
Önce iki tarafın ailesi de karşı çıkar.
Bir yanda koyu Katolik,
diğer yanda Müslüman bir aile.
İspanyol tarafında galiba bir Türk gelinin
mirasa ortak olması ihtimalinden
kaynaklanan bir endişe de vardır.
Ama sonunda Jesus Beneyto’nun
babası peki der ve bu evlilik için
Valencia’daki Katolik Kilisesi’den onay alır.

 Yıl 1927, yer Davos. Kamuran Halam’ın 1927’de 19 yaşındayken dünyaya getirdiği Mehmet Abim hiç hatırlamadığı İspanyol babası Jesus Beneyto’nun kucağında

Babaannem, halamdan gelen bir mektupla
kızının hamile olduğunu öğrenince, İstanbul’da kızılca kıyamet kopar. Oturur kızına bir mektup yazar:

Kamuran;
Ben ölü gibi yatakta yatıyorum.
Herkes şaşkın.
“Ben böyle bir evlat bilmiyorum, ölmüştür”
diye feryat ediyorum.
Behçet [en küçük amcam Behçet Cemal]
başını duvardan duvara vurdu.
Halaların hasta.
Ahmet’e [babam Ahmet Cemal] bir sinir geldi,
kimselere senden bahsedemiyor.
Bir sevgili için bir aile lekeleniyor.

Kamuran Halam İstanbul’dan gelen seslere kulağını tıkar. 17 Ağustos 1927’de Davos’ta çocuğunu doğurur,
adını da daha önceki yıllarda
Davos’ta veremden ölen
Mehmet Abisi'nin adını koyar.
Doğum belgesi şöyledir:

İsviçre Federasyonu Cenevre Kantonu; Plainpalais bölgesi nüfus idaresi doğum kayıt sureti:
17 Ağustos 1927 tarihinde,
saat 6:35’te, Beausejour Caddesi
2 Plainpalais’de, Türkiye kökenli,
İstanbul’da ikamet eden
Cemal Ahmet ile Seniha Hafız Hasan’ın kızı
Cemal Kamuran’ın oğlu
Cemal Mehmet doğdu.
Ayrıca yazılmıştır:
19.08.1927’de attığı imzayla,
Kamuran Cemal yukarıdaki 724 no’lu belgeyle doğumu kayda geçirilen
Mehmet Cemal’i evlilik dışı çocuğu
olarak tanınmıştır.

Babaannem, doğumdan bir süre sonra
Davos’a gelip kızı Kamuran Halamı alarak
İstanbul’a döner.
Bebek, Davos’ta İsviçreli bir dadıya
emanet edilir.
Her ay İstanbul’dan dadıya para gider.
Üç yıl böyle geçer.
Mehmet Abimin babası da Davos’tadır,
verem tedavisine devam etmektedir.
Oğlunu ara sıra görür, gezdirir,
birlikte fotoğraflar çektirir.

Bu arada Jesus Beneyto’yla
Kamuran Halamın ilişkisi
mektuplarla devam eder.
Davos’tan, küçük sevgilim diye başlayan
mektuplar yazar Jesus.

Küçük sevgilim;
Bu sabah postada, St. Gervais’den
geri gönderilen telgrafını buldum.
Nasıl mutlu olduğumu tahmin edemezsin.
En azından seni bir gün bulma umudum doğdu. Bana hemen yaz sevgilim,
beni ölümlülerin en mutlusu edecek
haberlerini sabırsızlıkla bekliyorum.
Küçük sevgilim; Biliyorsun ki, seni hep yanımda tutmak için elimden geleni yaptım.
Ne yazık ki başarılı olamadım.
Ve işte şimdi ailelerimiz yüzünden
acı çekiyoruz.
Küçük sevgilim;
Mektuplarımın çok soğuk olduğunu
nasıl söylersin anlamıyorum.
Şimdi sevgilim, kabahati yine bende buluyorsun. Çok üzgün ve çökmüş durumdayım.
Etrafındaki şartlar yüzünden çıldırdığını düşünmeye başlıyorum.
Parasız olmana daha fazla dayanamıyorum sevgilim ve Noel hediyesi olarak
100 fr. gönderiyorum.
Bana çabuk yaz, sevgilin Nito’dan binlerce öpücük.

Dedem Cemal Paşa ve halam Kamuran, yıl 1913 ya da 1914 olabilir. Beş kardeşten tek kız olan 1907 doğumlu halam, “Babamın en sevdiği çocuğu bendim” dermiş...

Kamuran Halam, doğum sonrası
Mehmet Abimi Davos’ta bırakıp
İstanbul’a döndükten sonra bu ilişkiden
zamanla soğuyacak,
Cemal Paşa’nın kızı olarak
biraz da taşralı gördüğü
İspanyolla evlenmekten vazgeçecekti.
İki yıl böyle geçer.
Jesus Beneyto 1930’da veremden kurtulamaz,
Davos’ta tedavi gördüğü sanatoryumda
hayata veda eder.
Mehmet Abim üç yaşındadır.
Dadısıyla baş başa kalır.
Davos’ta artık kimsesi yoktur.
Bir süre sonra Kamuran Halam Davos’a gelir,
oğlu Mehmet’i alarak Marsilya üzerinden
vapurla İstanbul’a döner.
Mehmet Abime annesi dahil ailede
hiç kimse babasının bir İspanyol olduğunu,
kendisi üç yaşındayken Davos’ta öldüğünü söylemez.
Mehmet Abim şöyle anlatır:

Babamın İspanyol olduğunu
ortaokuldayken öğrendim.
Sanıyorum on bir, on iki yaşındaydım, Arnavutköy’deki Boğaziçi Lisesi’nde
idareden biri, kayıtlardaki bilgileri göstererek, “Senin baban  İspanyolmuş”
demesiyle babamın kim olduğunu öğrendim. Hep kulak tıkadım bunlara...
Annem yaşadıklarını ilk kez, sanıyorum,
1954 yılında beni karşısına alıp anlattı.
27 yaşındaydım.
Babamın fotoğraflarını gösterdi,
mektuplarını okudu.
Babamın kucağında çektirip
anneme gönderdiği fotoğrafı
ilk defa 27 yaşında gördüm.
Arkasında şu yazılıydı:
“Baba ve oğul... Sana milyonlarca öpücük yolluyor!”

Mehmet Cemal, hayatıyla ilgili bu gerçeği
ilk kez 27 yaşındayken böyle öğrenince,
babasının kız kardeşine, yani halasına,
“Sevgili akrabalarım” diye başlayan
31 Temmuz 1954 tarihli Fransızca bir mektup yazar.

Sevgili akrabalarım; Ben Jesus Beneyto’nun oğluyum.
Annem bana onun hayatını anlattı,
babamın mektuplarını
ve fotoğraflarını gösterdi
ve kim olduğumu yeni öğrendim.
27 yaşındayım ve hukuk eğitimi gördüm.
Sizlere babamı hatırlatacağım için 
beni görmekten rahatsız olup olmayacağınızı kaygıyla merak ediyorum.
Bu, benim için büyük bir mutluluk
ve itiraf etmeliyim, büyük bir teselli olacak. Kararı size bırakıyor
Ve sabırsızlıkla cevabınızı bekliyorum.
Annem benim için yapabileceği her şeyi yaptı, fakat buna rağmen
hep babama ihtiyaç duydum,
çünkü bir oğul babasına aittir.
Onu kaybetmenin verdiği büyük acıyı
ya-şadığımda daha çok küçüktüm
ve hafızamda bana onu hatırlatacak
hiçbir şey yok. Çok heyecanlıyım,
çünkü babamla ilgili her şey
benim için o kadar büyük önem taşıyor ki.

Mehmet Cemal’in 1954’te 27 yaşındayken
babasının Valencia’da yaşayan ailesine
yazdığı mektup iadeli taahhütlüdür.
Ama geri gelmez, yanıtsız kalır.
Mehmet Abimin İspanyol ailesi
İstanbul’la ilişkiyi kesmiştir.
Belki de, Valencia’daki narenciye bahçelerine
dönük muhtemel bir miras talebinden
çekindikleri için mektubu cevapsız bırakırlar.
Aradan 23 yıl daha geçer. Kamuran Halam 1977’de ölür. Bir gece vakti banyoda düşer
ve beyin kanamasından
70 yaşındayken hayata veda eder.
Kamuran Halamı hep iyi hatırladım, hiç unutmadım. Mehmet Abim annesine Kamran, Kamuş derdi. Annesi ona aynı zamanda babalık yapmıştı hayatı boyunca...

Kamuran Halam, gelini Semra Yenge, oğlu Mehmet Abim, yıl 1963 ya da 1964

Kamuran Halam, ölümünden bir süre önce
gelini Semra Yenge’ye,
“Ölünce şurada bir sandık var,
onu açarsın, orada sana ait olan
bir şeyler var,” der.
Ama o sandık bir köşede unutulur.
Halamın ölümünden üç yıl sonra
1980’de tesadüf eseri bulunur.
Böylece İspanyol sevgilisi Jesus’la 1920’lerde
Davos’ta yaşadığı aşk ortaya dökülür.
1971 yılında Mehmet Abimin halası,
yani 1954’te yazdığı cevapsız mektubunun
muhatabı Valencia’da ölür.
Mehmet Abimin kuzeni Jose Vidal-Beneyto
annesinin çekmecelerini karıştırırken
yanıtsız kalmış bu mektubu bulur.
Anlaşılan, cevapsız bırakmasına rağmen
Mehmet Abimin mektubunu atmaya
Halanın vicdanı el vermemiştir.
Bunun üzerine kuzen Jose Vidal-Beneyto oturur,
26 yıllık bir aradan sonra
Mehmet Cemal’e uzun bir mektup yazar.
Ama ne yazık ki bu sefer de bu mektup
İstanbul’daki adres değişikliği nedeniyle
adresine ulaşamaz.
Mehmet Abimin kuzeni Jose Vidal-Beneyto
1970’lerin başlarında Paris Üniversitesi’nde
araştırma görevlisidir.
Dayısının Davos’ta bir Türk kızıyla
1920’li yıllarda yaşamış olduğu aşk hikâyesini,
Paris’teki bir davette İstanbullu
bir Musevi olan Tedi Danon
isimli bir arkadaşına anlatır.
Söz konusu Türk kadınının
Cemal soyadı taşıdığını söyler.
Yıl 1978’dir.
Tedi Danon, İstanbul telefon rehberini açar
ve Cemal soyadından Hasan Cemal’i bulur.
İstanbul’a telefon açar,
karşısına Necla Cemal çıkar.
Tedi Danon’un sorusunu,
“Kocam Hasan Cemal, Mehmet Cemal’in
kuzenidir,” diye yanıtlar.
Bunun üzerine ben gece vakti
Mehmet Abimi arayacak,
“Müjde, senin İspanyol aile bulundu,”
diyecektim. Ve Mehmet Cemal,
54 yıllık bir aradan sonra İspanyol babasının ailesiyle tanışacaktı.
İki aile Strasbourg’da iki kez,
Valencia’da bir kez buluşurlar.
Strasbourg’daki ilk buluşmada 
tatsız sayılabilecek bir olay da yaşanır.
Mehmet Abimin kuzeni Jose,
“Ben şimdi sizin gerçek kuzen olduğunuzu nasıl bileceğim?” diye sorar.
Çok iyi Fransızca konuşan Semra Yenge,
yanlarında getirdikleri çantayı açar,
içinden Mehmet Abimin büyük babasının 
evlenmeye dair verdiği kilise sertifikasını,
yani onayı çıkarır.
Bir süre sonra da Valencia’ya gidilir.
Mehmet Abim, baba tarafıyla tanışır,
çok sıcak karşılanır. Babası Jesus’un memleketini, doğduğu, büyüdüğü evi görür.

Tarih, 23 Mart 2002
Galatasaray Kulübü’nün kongresi var.
Mehmet Abimle Galatasaray Lisesi’nin bahçesindeyiz. “Gel, seninle özel bir şey konuşmak istiyorum,” dedi.
Bir köşeye çekildik, bana sordu:

Ben öldükten sonra
ölüm ilanıma
babamın adını da
yazacak mıyım?

Bir an Mehmet Abimin yüzüne bakakalmış,
sonra toparlanıp “Tabii abi yazarsın...” derken,
içimde derin bir hüzün hissetmiştim.

* * *

Mehmet Abi'mle Kamuran Halam'ın bu hikayesini,
2018 yılında Everest Yaynları'ndan çıkan
Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor adını taşıyan
kitabımdan özetledim.
Sevgili kuzenim Mehmet Cemal'in cenazesi
bugün öğlen Zincirlikuyu Camisi'nde kılınacak
öğle namazından sonra toprağa verilecek.

Mehmet Abi, iki yanında torunları, eşi Semra, iki kızı ve damatları

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2003)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Özgür Özel'in Erdoğan'la diyalog talebini neden önemsiyorum?

31 Mart penceresini açan CHP, hem kendisini hem Türkiye'yi bundan sonra büyütmek istiyorsa, bunun için siyaset meydanına bir büyük uzlaşma projesi, dört dörtlük bir demokratik anayasa önerisi sunmalıdır

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."