20 Aralık 2019

Erdoğan'la Trump üzerine sıkıcı bir yazı...

Erdoğan inişte ama hızlandırabilecek miyiz?

Demokrasi sadece seçim sandığı değildir. 
Demokrasi sadece dört beş yılda bir sandığa oy atmak değildir. 
Demokrasi güçler ayrılığına dayanır. 
Birbirinden bağımsız yasama, yürütme, yargı olmadan demokrasi olmaz. 
Yargı bağımsızlığı olmadan demokrasi olmaz. 
Özgür medya olmadan demokrasi olmaz. 
Amerikan demokrasisi böyle kurumları olduğu için ve bu kurumlar tıkır tıkır işlediği için Başkan Trump’a rağmen varlığını koruyor.
Yoksa Trump çoktan diktasını ilan etmiş olurdu.
Çünkü Trump güçler ayrılığından hazzetmiyor.
Bağımsız yargıdan hoşlanmıyor.
Özgür medya deyince tüyleri diken diken oluyor. 
Kendisine muhalif medyayı halk düşmanı ilan ediyor. 
Hiç kimse hukukun üstünde değildir diye manşet atan, başyazı yazan gazeteleri cehennem ateşine tutuyor.
Yasamanın işine karışması Trump'ı delirtiyor. 
Yasamanın kendisini başkanlıktan azletmek istemesini demokrasiye darbe ilan ediyor. 
Oysa, asıl darbeci Trump'ın kendisi. 
Çünkü hukuka boş veriyor.  
Özgürlüğü dinamitliyor. 
Haktı, hukuktu takmıyor.
Yasamanın kendisi hakkında açtığı soruşturmaları engelliyor.
Başkanlığını kendi kişisel çıkarları için kullanıyor.
Yalan atıyor.
Uzun lafın kısası:
Anayasayı çiğniyor!
Ama yasama organının eli de armut toplamıyor.
Temsilciler Meclisi, Trump'ı görevinden azletmeye karar veriyor.
İşte bunun adıdır demokrasi...
Medyasıyla, partileriyle, yargısıyla, yasamasıyla ve kamuoyuyla ağırlığını öylesine koyuyor ki, despotluğa son derece meyyal bir Başkan'ı, Trump'ı hizaya getirebiliyor.
Peki, bizde durum nedir?
Cumhurbaşkanı hukukun üstünde değildir diye manşet atan, başyazılar yayımlayan bir medya bizde var mı?
Demokrasiyi demokrasi yapan güçler ayrılığı bizde var mı?
Bağımsız yargı var mı?
Yasama ne alemde?
Bağımsız çalışabiliyor mu?   
Yoksa ipleri çoktan Saray'a kaptırmış bir Meclis mi var?
Sıkıcı yazıyı kısa kesmek lazım.
Bir tarafta, Trump'ın despotik eğilimlerine rağmen işleyen bir demokrasi...
Diğer tarafta, Erdoğan'a boyun eğmiş, 'biat kurumları'yla demokrasi ve hukuk devletinden başka her şeye benzeyen bir tek adam düzeni...
Ve klasik sorumuz:
Peki, bu ülkede de günün birinde demokrasi olacak mı?
Güçler ayrılığı olacak mı?
Bağımsız yargı olacak mı?
Özgür medya olacak mı?
İfade özgürlüğü olacak mı?
Elbette olacak.
Ama önce bir ilk adım gerekiyor.
Önce o 'ilk adım'da anlaşmak zorundayız.
Bu 'ilk adım', Erdoğan'dan demokratik yollarla bir an önce kurtulmaktır.
Birgün bu memlekette de demokrasi, hukuk ve özgürlük yollarında yürümek istiyorsak, önce bu ilk adımda uzlaşmak zorundayız.
Siyasette taşların yerinden oynadığı bir dönemden geçiyoruz.
AKP doğum yapmaya başladı!
Davutoğlu'nun partisi doğdu.
Sıra Babacan'ın partisinde...
Bu iki parti de, Bekir Ağırdır'ın deyişiyle, Erdoğan'ın canını acıtacak...
Evet öyle.
Ama Erdoğan'ı siyaseten etkisiz kılmak için önümüzde daha alınacak epeyce yol ve sergilenmesi gereken bir hayli liderlik ustalığı var.
Yapabilecek miyiz?
Ve sıkıcı yazının son sorusu:
Erdoğan inişte, hızlandırabilecek miyiz?

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!