15 Eylül 2020

Duduk, vahşi flüt, hiç bitmeyen gözyaşların...

Bugün sevgili Hrant Dink'in doğum günü...

Yedi Adalar'da bu sabah gün doğarken uyandırdım denizi.

Fotoğraf: Ayşe Sözeri

Harikulade sessizliği dinledim.
Denize kadar inen çamlar...
Sislerin içinde dalga dalga uzanan dağlar...
Kendi başıma yalnızlığın tadını çıkarırken hatırladım.
Bugün 15 Eylül.
Hrant Dink'in doğum günü.
Sevgili Hrant kardeşim yaşasaydı,
66 yaşına basacaktı.
İçimde bir hüzün dalgası kabarıyor.
Hayat ne kadar acımasız.
Ne kadar adaletsiz.

Bu fotoğrafı çok severim. Sevgili Rakel'in Hrant'ına bakışındaki
o derin keder, hüzün ve sevgi karışımı ifade içimi acıtır.
Çok uzaklardan, denizin sessizliğinden duduk sesi...
İçim kıyılıyor.
2007 yılı Ocak ayında sevgili Hrant'ı toprağa verirken,
kabrinin başında dinlemiştim duduğu ilk kez...
Dağlarımızın flütü isimli şiirinde
şöyle demiş Ermeni şair Misak Medzarentz:
 

Duduk, vahşi flüt,
hiç bitmeyen gözyaşların...

Barış nedir?
Kim bilir belki de başkalarının duyarlıklarını hissedebilmek,
başkalarının acılarını anlayabilmek,
paylaşabilmekten geçiyor barış...
Levon Minassian’ın duduk’unda,
Armand Amar’ın kökleri Fas’a kadar uzanan
kederli müziğinde ve
Ermenice şarkıların içinde en çok acı ve gözyaşı vardır.
Duduk içimi yalnız hüzünle değil, umutla da dolduruyor.
Umudun yoksa kaybedersin!
Umutsuz yaşanmıyor.
Tutunmak için umut bir önkoşul.
Bazen umutsuzluğa kapılıyorum.
Çünkü öylesine hoyratlıklar, öylesine çirkinlikler,
öylesine haksızlıklar, öylesine duyarsızlıklar
her gün gözlerimin önünden
geçip gidiyor ki bu memlekette...
Ama sonra karanlığa lanet okumaktansa,
her seferinde bilgisayarımın başına oturup
bir mum da olsa yakmaya çalışıyorum.
Belki bir umut ışığı olur diye.
Levon Minassian’ın şarkılarından biri,
"Ana yüreği" diye başlıyor duduğun eşliğinde:

Hiç kimse ama hiç kimse
ana yüreğini unutamaz!

Ve sesiyle anasına iletmeye çalışıyor acı ve gözyaşlarını...
Denizin berrak güzelliği karşısında başka dünyalara dalıyorum.
İnadına barışı düşünüyorum.
Kulağımda çınlıyor John Lennon'ın sesi: 

Yaşama hakkı
herkes içindir!

1970'li yıllar olmalı.
Uçsuz bucaksız bir parkın ortasında
dalgalanan yüz binlerce genç insanla birlikte
dünyaya barış çağrısı yapıyor,
Vietnam Savaşı’na karşı sesini
kitlelerle birlikte yükseltiyor:

Bizim bütün söylediğimiz,
barışa bir şans vermekten
başka bir şey değil!  

Sevgili Hrant'ın bütün istediği de buydu.
Herkes için barış!
Gözlerim doluyor.
Haksızlığa sessiz kalmak...
Susmak...       
Susarak cinayete ortak olmak...
Bize ilişmeyen haksızlıklar karşısında
sessiz kalmak...
Bu memlekette çok yaşadık,
hâlâ da yaşıyoruz bu sessizliğin örneklerini...
Bu sessizlik barışın, adalet ve özgürlüğün yolunu tıkıyor.
Farklılıklara, özgürlüklere saygı
ve tahammülü öğrenmek zorundayız.
Düşman yaratma kültürü ile, linç kültürü ile,
milliyetçilik ile zehirlenmiş ırkçı kafalardan
kurtulmak için çaba göstermeliyiz.
Bize ilişmeyen haksızlıklara hayır diyebilmeliyiz.
Doğum günün kutlu olsun sevgili Hrant.
Keşke yaşasaydın kardeşim.
Mavi yolculukları birlikte yapabilseydik.



 

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor