16 Ağustos 2021

Bir 21. yüzyıl diktatörü Viktor Orban'dan Tayyip Erdoğan'a, Avrupa Birliği'ne...

Bütün bir muhalefet sandıkta "diktatör"e karşı ittifak yaparsa...

Bir 21. yüzyıl diktatörü...
Adı, Viktor Orban.
Avrupa Birliği üyesi Macaristan'da Başbakan.
2010'dan beri tek adam.
Liberal demokrasi düşmanı.
Macaristan'da liberal olmayan bir rejim,
illiberal demokrasi kurmakla övünüyor.
Devlette demokrasiye karşı, "illiberal devlet"ten yana.
Yargı bağımsızlığının canına okudu.
Üniversitenin özü olan
akademik özgürlükleri yerle bir etti.
Özgür medyayı cendereye aldı,
neredeyse canını çıkarttı.
Bir 21. Yüzyıl Diktatörü...
Adı, Viktor Orban.
Macaristan'da mülteci istemiyor.
Sloganı:
Macaristan Macarlar'ındır!
LGBT haklarını kabul etmiyor, hareketi yasa dışı sayıyor.
Çok kültürlülük, ilericilik denince tüyleri diken diken oluyor.
Viktor Orban için siyasal tartışma; zaman israfı...
Hristiyan değerleri, Hristiyan demokratlığı savunuyor.

Bir 21. yüzyıl diktatörü...
Adı, Viktor Orban.
Devlet Denetleme Ofisi tamamen
elinin altında,
başsavcılık da öyle.
Böyle olduğu için de,
ülkede son derece yaygın olan rüşvet ve yolsuzluk
haberleri dipsiz kuyularda yitip gidiyor.
Neredeyse tüm medyayı kontrol ettiği
için de rüşvet ve yolsuzluk haberleri haber olamıyor,
kamuoyuna ulaşamıyor.
Viktor Orban 2010'da iktidara geldiğinde
Macaristan'ın 10 milyon olan nüfusu
bugün 1 milyon azalmış durumda.
Macarlar kapağı Batı'ya atıyor,
büyük bir beyin göçü yaşanmakta...   
Bunun arkasındaysa ekonomik baskı politikaları yatıyor.
İlginç olan bir nokta var:
Viktor Orban, gazetecileri hapse atmıyor,
muhaliflere işkence yapmıyor.
Ama onların geçim kanallarını tıkayarak, 
onları işsiz bırakarak onları sessizliğe mahkum ediyor,
özgürlüklerinde yoksun kılıyor.

Bir 21. Yüzyıl Diktatörü...
Adı, Viktor Orban.
İktidara geldiğinde kamu sektöründe
çok büyük bir temizlik yaptı.
Ekonomide devlet ve özel kesimleri
büyük bir titizlikle taradı
ve kendi zihniyetine karşı olanları işlerinden attı.
Avrupa Birliği fonları ve devlet ihalesi
olmadan
ayakta durması mümkün olmayan
iş dünyası, Orban'ın kara listesinde olanlara iş vermedi.
Ekonomik kıskaca alınan
üniversiteler de
büyük bir beyin göçü yaşadı.
Kısacası:
Viktor Orban tek adamlığını ekonomik baskı yoluyla,
"para"yı kullanarak kurdu.
Refah devleti,
işsizlik sigortası
onun iktidarında yok edildi.
Sadece tek bir turnusol kağıdı vardı Macaristan'da:
Viktor Orban'a bağlılık!
Ayakta kalmanın başka yolu yoktu.

Bir 21. yüzyıl diktatörü...
Adı, Viktor Orban.
Her şeye rağmen,
bütün olumsuzluklara rağmen
bu diktatörü seçim sandığında yıkmak için
muhalefet partileri birleşmeye çalışıyor.
Seçimler gelecek yıl, 2022'de.
Soldan sağ uca kadar altı muhalefet partisi,
Orban'ı halkın oylarıyla alaşağı etmek için
bir ittifak oluşturma çabasında.
Muhalefetteki Sosyalist Parti eski Komünist Partisi.
Ama eski Komünistler, Viktor Orban'ın Fidesz Partisi'inde...
Bazı liberal partilerle Yeşiller de muhalefet blokunda.
Kendini biraz merkeze çekmiş
eski neo-Nazi
Jobbick Partisi de Orban'a
karşı muhalefetle birlikte hareket ediyor.
Öyle bir seçim sistemi var ki,
muhalefetin eli uzlaşmaya mahkûm...
Kritik bir nokta daha var:
Seçim sistemi öylesine yapılmış ki,
muhalefet bloku seçim sandığında Orban'ı yense bile,
memleketi yönetmesi
kolay olmayacak (*)
Uzun lafın kısası:
Macaristan'ın ya da Avrupa'nın
21. Yüzyıl Diktatörü Viktor Orban'dan kurtulması
hiç de kolay olmayacak.

Peki ya Türkiye'nin Tayyip Erdoğan'dan
kurtulması kolay olabilecek mi?
Sanmıyorum.
Eninde sonunda kurtulacağız
 
ama kolay olmayacak.

Nasıl gidecek?
Erdoğan'dan doğacak boşluk nasıl dolacak?
Bir "başka Erdoğan" gelebilir mi?
Demokrasi kapısı açılabilecek mi?
Yoksa bizi bir KAOS mu bekliyor?

Kolay yanıtları olmayan sorular...
Son bir soru yine aklıma takılıyor:
AB, değerlerini bir diktatörle,
Victor Orban'la
yaşamakta olan
Avrupa Birliği sizde ne kadar heyecan uyandırıyor?
Ben eski heyecanımı çoktan yitirdim.
"Orban'ı bağrına basabilmiş bir AB'ye
Türkiye üye olmuş olmamış
ne fark eder"
diye soruyorum kendime...
Ve kim bilir kaçıncı kez tekrarlıyorum:
Demokrasi bizim kendi işimiz,
bu konuda
kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.


 * Bu yazıyı The New Yorker dergisinin son saysında çıkan   "Why Conservatives Around the World Have Embraced Hungary’s Viktor Orbán" başlıklı, Isaac Chotiner imzalı makaleden özetledim.

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!