01 Şubat 2023
2 Şubat 2023 günü Anayasa Mahkemesi'nde başkanlık için seçim varmış!
Duyduk ki; Anayasa Mahkemesi başkanlığa adaymış…
Onu Anayasa Mahkemesi üyesi yapanlar şimdi de başkan olmasını istiyormuş!
İnanılmaz bir yoksulluktur ve şaşırtıcı olmayan bir yargı kültürünün etik yokluğudur bu istek!
İrfan Fidan 2012 yılında İstanbul’a Cumhuriyet Savcısı olarak atandı. 16.1.2015 tarihinden itibaren İstanbul Cumhuriyet başsavcı vekilliği, 26.7.2016 tarihinden itibaren İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı görevini yürütmüştür. 27.11.2020 tarihinde Yargıtay üyesi olmuştur. Cumhurbaşkanı tarafından 23.1.2021 tarihinde Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu adli ve idari yargı hâkim ve savcılarının niteliklerini gözeterek görev yerlerinin değiştirilmesine ve atanmalarına karar verir.
Yargıtay Kanununa göre Yargıtay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile bu Kanun ve diğer kanunların hükümlerine göre görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanuna göre Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilebilmek için Yargıtay, Danıştay veya Sayıştay'da başkan ya da üye olmanız aranan koşullardan birisidir.
Yargıtay Anayasa Mahkemesi üyeliği için aday olanlar arasında seçim yapar. Seçimle en çok oy almış olan üç aday belirlenir. Bu üç aday arasından birini Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçer. Kanun gereği üç aday içinden kimi isterse seçme hakkı ve yetkisi Cumhurbaşkanı’ndır.
Yargıtay'da Anayasa Mahkemesi üyeliği için aday olan hakimler arasından en çok oy alacak üç kişinin seçimi 1 Aralık 2020 tarihinde yapılacaktı. Yargıtay Genel Sekreterliği 24.11.2020 tarihli yazısıyla Yargıtay'da 102 kişinin Covid-19 testlerinin pozitif çıkması nedeniyle 14 günlük karantina süresi gözetilerek seçimler 17 Aralık 2020 tarihine ertelendi.
Yargıtay'da seçimlerin ertelenmesinden 3 gün sonra 27 Kasım 2020 tarih ve 606 sayılı kararı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından 11 kişi hakkında "Yargıtay Üyeliklerine Seçme Kararı" çıktı (R.G. 31318-28 Kasım 2020).
Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında 26.07.2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmış olan İrfan Fidan vardı.
30 Kasım 2020 tarihinde çalışma arkadaşlarından "helallik" isteyerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevinden ayrıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan Hâkimler ve Savcılar Kurulunda yapılan törenle 11 Aralık 2020 tarihinde mazbatasını aldı.
12 Aralık 2020 tarihli haberlere göre; Yargıtay 12. Ceza Dairesi üyeliğine verildiği belirtilen Yargıtay üyesi eski savcı, yeni yüksek yargıç İrfan Fidan Anayasa Mahkemesi üyeliği için adaylığını duyurdu.
Anayasa Mahkemesi üyeliği seçimi için Yargıtay 12. Ceza Dairesi'ne atanan İrfan Fidan'la birlikte, Yargıtay 17. Hukuk Üyesi Mustafa Erol, 11. Hukuk üyeleri Mikail Özdemir ve Şaban Kazdal, 8. Ceza Dairesi Üyesi Nevzat Özsoy ile 8. Hukuk Dairesi Üyesi Nazmiye Beyazıtoğlu Kuşçuoğlu aday olmuştu. Seçim başlamadan önce Mikail Özdemir ve Şaban Kazdal adaylıktan çekildiklerini açıkladı.
340 Yargıtay üyesi seçimde oy kullandı. Eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan Anayasa Mahkemesi üyeliği için Yargıtay'da yapılan seçimlerde kendisine verilen 107 oyla en yüksek oyu aldı.
Nevzat Özsoy 65, Mustafa Erol 52, Nazmiye Beyazıtoğlu Kuşçuoğlu 45, Mahmut Coşkun 35 oy aldı. Oylardan 21'i boş çıktı, 15'i geçersiz sayıldı.
Böylece Anayasa Mahkemesinin yeni üyesinin belirlenmesi için Cumhurbaşkanlığına gönderilecek adaylar İrfan Fidan, Nevzat Özsoy, Mustafa Erol oldu (T24 Gökçer Tahincioğlu haberi 17.12.2020).
Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından 27 Kasım 2020 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilen İrfan Fidan, bu atamadan sadece 20 gün sonra, Yargıtay Genel Kurulunda 17 Aralık 2020 tarihinde yapılan Anayasa Mahkemesi üyeliğine aday gösterme seçimlerinde en yüksek oyu almış kişi olmuştu. (Meğerse Yargıtay üyeleri arasında ne kadar çok seviliyormuş?!)
Cumhurbaşkanı Yargıtay'da yapılan seçimlerde seçilen İrfan Fidan, Nevzat Özsoy ve Mustafa Erol arasından en çok oy alan Eski Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'ı Anayasa Mahkemesine üye seçmişti (22 Ocak 2021 Tarih ve 2021/54 Sayılı Anayasa Mahkemesi Üyeliğine Seçme Kararı, Resmî Gazete- 23 Ocak 2021, Sayı 31373)
Buraya kadar her şey Anayasa'ya uygundur, kanunlara aykırılık yoktur.
Anayasa'ya ve kanunlara uygunluk var ama bir tuhaflık var!
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!
Gözler önüne serilen gerçek, gördüğümüz görünen gerçektir.
Yargıtay’ın yirmi günlük bir üyesi, en yüksek oyla Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiştir.
Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi'ne üye seçilen 44 yargıcın Yargıtay’daki görev süresi ortalama 9 yıla tekabül ediyor ama İrfan Fidan için 20 gün gibi bir zaman seçilmek için yeterli olmuştur. Örneğin Yargıtay Kanununa göre Yargıtay Birinci Başkanı seçilebilmek için en az altı yıl, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Birinci Başkanvekili ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili seçilebilmek için en az beş yıl, daire başkanı seçilebilmek için en az üç yıl süreyle Yargıtay üyeliği yapmış olmak zorunludur. Bu süreler Yargıtay üyeliğine başlama tarihinden hesaplanır. Ama Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesine üye seçilmek için çok az bir süre, 20 gün gibi bir süre, hatta sadece Yargıtay’a seçilmek bile yeterlidir.
İrfan Fidan’ın özelliği nedir ve Anayasa Mahkemesi’ne seçilen diğer Yargıtay üyeleri arasında nasıl ve neden böyle bir fark vardır?
Normal bir vatandaşı, bir hukukçuyu, bir yargıcı, bir avukatı, sade yurttaşı İrfan Fidan’ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine siyasî bir saikle değil, tamamıyla ehliyetle ve liyakatle seçildiğine ikna etmeniz gerekir. Açıklamayı yapma görevi Yargıtay’a ve HSK’ya düşüyordu.
Hiçbir açıklama yapılmadı. Öyle ya yüksek yargıçların görev yaptığı yerlerden olan Yargıtay’ın veya HSK’nın üstüne vazife mi böyle bir konuda toplumu ikna etmek…
Tayin ederler ve seçerler sadece…
Anayasa Mahkemesi'ne üyeler böyle seçiliyorsa; Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığının ortadan kaldırılmasına çok az kalmıştır. İki yıldır ses çıkarmayanlar sorumludur.
Sanki Anayasa ve üye seçimleri hakkındaki kanunlardan yararlanmak ve/veya dolanmak suretiyle her şeyi Anayasa ve kanunlara uygunluğa çeviren bir yargı sistemiz var!
Yargıtay'da yapılan bu seçim eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın Anayasa Mahkemesi'ne üye seçilmesi ile ilgili bir seçim değil; aslında Yargıtay'ın seçimidir.
Bu seçim Hâkimler Savcılar Kurulu’nun seçimidir.
Bu seçim Anayasa Mahkemesi'nin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ve geleceği için endişe yaratan bir seçimdir. Sonuçları bu tartışmayı sürekli kılacak niteliktedir, tehlikelidir.
Yargıtay üyelerinin seçimi sonucunda en yüksek oyu almış Yargıtay üyesi sıfatıyla, eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesi'ne Yargıtay'dan seçilmiş üye olmuştur.
Yargıtay Anayasa Mahkemesi'ne üye seçmiştir, iki yıldır çalışma yeri adresi Anayasa Mahkemesi'dir.
Duyduk ki; Anayasa Mahkemesi Başkanlığına aday olmuş!
Eğer; seçilirse…
Eğer seçerseniz…
Tartışmalı kararlarına rağmen özgürlüklerden yana kararlar veren ve hak ihlallerini tespit eden Anayasa Mahkemesi'ndeki “hassas denge” bile bundan sonra ortadan kalkacaktır. Bundan böyle bağımsızlık ve tarafsızlık gibi kavramlar olmayacak yerine siyasal iktidarı sınırlandırmayan ve iktidar gücünü denetlemeyen, yargısal denetimden vazgeçen bir sistemdir beklenen…
İstanbul Cumhuriyet Savcısı iken siyasal suç davalarındaki iddiaların sahibi olan bir savcının yüksek yargıç sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'nde hak ihlallerini veya siyasal iktidarın güç sınırlarını denetleyen ve karar veren bir mevkide olması kuvvetler ayrılığı ilkesine zaten aykırıdır.
Temel hak ve hürriyetlerinin ihlâl edildiğini iddia eden vatandaşların yaptığı bireysel başvuruları hakkında verilecek kararlar nafile olacaktır. Kabul edilemezlik kararlarının gerekçesiz halleri çoğalacak, temel insan hak ve özgürlüklerinin yerini kutsal devlet alacaktır.
Aykırılıklar üzerine kurulu ve sürekli tartışılan bir Anayasa Mahkemesi yaratmayın!
Bizler, temel hak ve özgürlüklerin sahipleri olarak ayakta durmak istiyoruz.
Adaletsizlik durumunda türetilen talepler ve ilkeler sayesinde “adalet” fikrini kavramlaştırmak olanaklıdır. Adalet ve adaletsizlik iki karşıt terimdir ancak iki karşıt kavram değildir
Gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik saldırıların artan sayısı karşısında basın özgürlüğü için daha fazla koruma ve desteğe acil ihtiyaç olduğu çok açıktır. Demokrasi istiyorsak basın özgürlüğü şarttır, basın özgürlüğü olmadan demokrasi savunulamaz ve var olamaz
Türkiye’de sürekli baskı ve tehlike altında bulunan gazetecilerin sadece mesleklerini yapmaya devam etmeleri dahi; basın özgürlüğünün savunulmasıdır, olağanüstü bir başarıdır
© Tüm hakları saklıdır.