23 Mart 2020

Ürkek kararların maliyeti

Bu durumda genel olarak sokağa çıkma yasağı uygulamak yerine sadece 65 yaş üzerine bu yasağı getirmek "yarım" bir karardır

Koronavirüs Türkiye’ye hâlâ girmedi diye haklı bir başarı öyküsü gündeme yerleşmişti.

Sağlık Bakanı Fahretin Koca’nın virüs henüz ülkeye girmeden sınır kapılarında aldığı önlemler, uygulanan karantina, Çin’in Wuhan kentindeki vatandaşlarımızın dev askeri nakliye uçağı ile karantina altında Türkiye’ye getirilmesi toplumun tüm kesimleri tarafından takdirle karşılandı.

Aynı şekilde Bakan Koca’nın sık sık televizyona çıkıp "1 hastamız var, 3 hastamız var, 9 hastamız var, maalesef ilk can kaybını yaşadık" açıklamaları da takdir görüyordu.

Virüs geldikten sonra

Koronavirüsün Türkiye'ye de geleceği belliydi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün "küresel salgın" ilânından sonra virüsün Türkiye’ye uğramadan gitmesi mümkün değildi.

Virüsün ülkelere seyahatler yoluyla girdiği biliniyordu.

Buna karşın Türkiye, virüs girmeden önceki başarısını, virüs girdikten sonra gösteremedi.

Türkiye’de vaka ve can kaybı sayısı hızla artıyor.

Virüsün ülkeye girmesinden sonraki 10 gün içindeki seyri İtalya’dan daha kötü.

Türkiye’deki vaka sayısına ve can kaybına baktığımızda İtalya’nın yolundan hızla ilerlediğimiz, 10. gününde İtalya’ya yakalayıp geçtiğimiz görülüyor.

Buna bir de bugüne kadar Türkiye’de yapılan test sayılarının diğer ülkelerin çok altında olduğu gerçeği eklenirse, Türkiye’de en azından virüs taşıyıcıların sayısının çok fazla olduğu sonucu çıkarılabilir.

Ürkek kararlar

Sağlık personelinin canla başla çalıştıklarını gözlüyoruz. Türk halkı her gece saat 21.00’de sağlık personelini alkışlayarak moral veriyor.

Diğer yandan virüsün ülkeye girmesinden sonra alınan kararların "hatalı", "gecikmeli", "ürkek",  ve "yarım" kararlar olduğunu gözleniyor.

Hatalı kararlara örnek, virüsün salgın halini aldığı ve seyahatlerle bulaştığı bilindiği halde vatandaşlarımızın umre ziyaretine gitmesine izin verilmesiydi.

Gecikmeli karar ise, umreden dönen vatandaşlarımızın karantina altına alınmamasıydı. Ta ki kamuoyundan gelen tepkiler üzerine umreden gelen son kafile gecikmeli olarak karantina altına alındı.

Bir hatalı ve gecikmeli karar örneği de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın camilerle ilgili kararıydı. Okullar tatil edilmesine karşın Diyanet İşleri Başkanlığı kendini sağlık otoritesine bağlı saymadı ve camileri kapatmadı. Virüsün yayıldığı günlerde Cuma namazları camide kılındı ve Diyanet İşleri Başkanı da camide toplananlara virüsün zararlarını anlattı.

Bu bir hataydı. Ancak bir hafta sonra Diyanet İşleri Başkanlığı, cuma namazı dahil camilerde toplu namaza ara verildiğini açıkladı ama münferit olarak camide namaz kılmak isteyenlere açık kapı bırakıldı.

Bu da ürkek bir karardı. Bir hafta sonraya varmadan Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde cuma ve vakit namazlarının kılınmayacağını, camilerin kapalı olacağını açıkladı. Bu da gecikmeli bir karardı.

Sağlık Bakanı Koca’nın paylaştığı yeni bilgiler vaka sayısının Türkiye’de hızla arttığını gösteriyor.

Bu gerçek Türkiye’yi yeni kararlar almaya yöneltti.

Önce kafeler, oyun alanları, barlar, eğlence yerleri kapatıldı.

Sonra lokantaların, pastanelerin sadece eve servis için açık kalacağı, masalarının toplanacağı açıklandı. Sadece evden sipariş verilmesinin veya ihtiyacın alınıp eve dönülmesinin mümkün olacağı vurgulandı.

Sonra 65 yaşın üzerinde olanlar için sokağa çıkma yasağı ilân edildi.

Virüs en çok yaşlıları etkilediği için 65 yaşın üzerinde olan vatandaşların evde kalmaları amaçlandı. Ancak karara karşın 65 yaşın üzerindeki birçok vatandaşımızın sokağa çıktığı görüldü.

Hastalığı yayanların 65 yaşın üstündekiler değil, normal yaşamlarına devam eden daha genç yaştakiler olduğu biliniyor. Kendileri hastalanmasa veya hafif bir şekilde hastalığı atlatsalar bile evde veya işyerlerinde daha yaşlı nüfusa virüs bulaştırdıkları bilim insanlarının açıklamaları arasında önemli yer tutuyor.

Bu durumda genel olarak sokağa çıkma yasağı uygulamak yerine sadece 65 yaş üzerine bu yasağı getirmek "yarım" bir karardır. Yine bu kararın virüsün yayılma hızının İtalya’ya yakalayıp geçmesinden sonra alınması da gecikmeli bir karar olduğunu gösterir.

Türkiye ister ekonomik ister siyasal ister sosyal gerekçelerle olsun, ürkek ve yarım kararlar vermemelidir.

Salgının sokağa çıkma yasağı uygulanmadan atlatılmasının başarı sayılabilmesi için can kaybı sayısının çok düşük düzeyde tutulması, hastalığı atlatanlarda kalıcı bir sağlık sorunu olmaması, ekonomik ve sosyal tahribatın ihmal edilebilir düzeyde kalması gerekir.

Aksi bir durum ise ürkek, yarım ve gecikmeli kararların maliyetinin çok yüksek olduğunu gösterecektir.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.