25 Eylül 2019

Türkiye demokratik parlamenter sisteme dönmeli

Yeni sistem neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor

Türkiye’nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacı yargı reformuyla düzenlenecek alanlardaki ihtiyaçlardan daha büyük ve daha önemlidir. Bu nedenle Türkiye yargı reformu paketini tartışırken yeni bir anayasa tartışmasını da yürütmelidir.

Anayasa’da yapılan son değişiklikle Türkiye, “cumhurbaşkanlığı-hükümet “ sistemine geçti ve bir yıldır bu sistem uygulanıyor. Anayasamız ise yamalı bohçaya dönmüş durumda.

Askeri yönetimin hazırladığı 1982 Anayasa’sında, farklı dönemlerde yapılan değişikliklerin sonuncusu cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemiydi. 

Daha önce Anayasa’ya eklenen, cumhurbaşkanını halkın seçmesine olanak sağlayan ve aceleyle düzenlenmiş hükümde birçok eksiklik vardı. Bugünkü sistemde de var.

Sistemin sorunları

Halkın seçtiği cumhurbaşkanı aynı zamanda iktidar partisinin de genel başkanı. Yürütme gücü neredeyse tümüyle Cumhurbaşkanı’nın elinde. Partili cumhurbaşkanı olmasına karşın, eski sistemin tarafsız cumhurbaşkanını koruyan hükümleri de duruyor.

Yeni sistem tam bir başkanlık sistemi olmadığı için Meclis’in etkinliği yok denecek kadar azaldı. Aynı sorun yargı için de geçerli.

Cumhurbaşkanlığı-hükümet sisteminde daha hızlı ve daha doğru karar alınacağı savunuluyordu ancak karar alma mekanizmasını neredeyse Cumhurbaşkanı’na  indirgeyen yeni sistemde, ekonomiden yargıya her alanda eski sisteme göre daha ağır ve önemli sorunlar yaşanıyor.

Bir yıldır yürürlükte olan cumhurbaşkanlığı-hükümet sistemi iç ve dış piyasalarda bir güven yaratmadı. Aksine uluslararası alanda güvensizliğe neden oldu.

Ekonomide eskiye oranla daha sık krizler çıkmaya başladı. Makro göstergeler eski sisteme göre çok daha olumsuz hale geldi.

Yargıya olan güven de artmadı, aksine azaldı. Yargının yürütmenin kontrolünde olduğu algısı sadece yurt içinde değil yurt dışında da yaygınlaşmaya başladı.

Yeni sistemin "yüzde 50 artı 1’i" zorunlu kılmasının yarattığı sorunların yanı sıra yüzde 10 barajının korunması de sistemde yapaylıklar oluşturdu.

"Yüzde 50 artı 1” sistemi demokratik denge ve denetim mekanizmaları olmadığı için seçimleri referanduma dönüştürdü. Kazananın her şeyi alıp kaybedenin her şeyi kaybettiği bir garip sistem doğdu. Keza "yüzde 50 artı 1" yetmiyormuş gibi bir de yüzde 10 barajı duruyor. Ancak genel seçimlerde ittifak yapıldığında yüzde 10 barajı aranmıyor. Bu hüküm temsilde adalet bakımından eskiye göre çok daha garip bir durum ortaya çıkardı. Yüzde 10 barajının çok altında oy alan bir parti bile ittifak sistemine katılmışsa Meclis’e milletvekili göndermeye başladı.

Yeni sistem neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor.

Demokratik parlamenter sistem

Türkiye 150 yıllık parlamenter sistem deneyime sahip bir ülke. Bu deneyiminden de yararlanarak yamalı bohçaya dönüşmüş bu anayasaya yerine çağdaş, demokratik bir anayasa yapılmalı.

Eski parlamenter sistemin sorunlu yönlerini de giderecek şekilde, 21. Yüzyıl değerlerine uygun yeni bir anayasa yapılması parça parça yargı reformları yapılmasından çok daha acil bir ihtiyaçtır.

Siyasi partiler, üniversiteler ve yargı kurumlarının zaman yitirmeden,  insan hak ve özgürlüklerini, hukukun üstünlüğünü merkeze koyan, demokratik laik sistemi güçlendirecek parlamenter sistemi öngören yeni bir anayasa çalışmasına başlamaları en doğru yol olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.