18 Eylül 2019

PKK'nın ilk ortak devleti Suriye

PKK'nın yeni tezi, dört parçadan oluşan Bağımsız Birleşik Büyük Kürdistan yerine "dört ülkede ortak devlet"i amaçlıyordu

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Marksist-Leninist ideolojiyi terk eden PKK, bir ara Leslie Lipson'un "Demokratik Uygarlık" tezine sarılmış ve bağımsız Kürt devleti amacından vazgeçtiğini açıklamıştı. Bu yeni ideolojiye Abdullah Öcalan da İmralı savunmalarında geniş yer ayırmıştı.

PKK'nın yeni tezi, dört parçadan oluşan Bağımsız Birleşik Büyük Kürdistan yerine "dört ülkede ortak devlet"i amaçlıyordu: Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de iki uluslu devlet…

2003'ten, özellikle de KCK'nın kurulduğu 2005'ten sonra Murray Bookchin'in komünal-konfederal-ekolojik toplum ideolojisine geçtiyse de, Suriye iç savaşı, örgütü yeniden "ortak devlet" tezine yaklaştırdı. İdeolojisi yine Bookchin'in yerel yönetimlere dayalı komünal konfederasyon almakla birlikte, bir aşama olarak Suriye'de ortak devlete ulaşmaya çok yaklaştı.

PKK'yı, Suriye'nin üniter yapısını bozarak, yeni anayasasında yer ayırıp bu devlete ortak etmeye çalışan, bu amaçla koruyup destekleyen de ABD…

Yeni Suriye

Astana süreci bağlamında gerçekleşen Ankara zirvesinden çıkan sonuçlardan biri de Suriye'nin yeni anayasasını hazırlayacak komisyonun tamamlanmış olmasıydı. Bu aşamadan sonra Cenevre sürecinin canlanması ve Suriye için yeni anayasa hazırlanması süreci yakında başlayabilir.

Suriye'nin yeni anayasası nasıl olacak?

Bu sorunun yanıtını şimdiden vermek elbette mümkün değil, ancak bazı kestirimler yapmak mümkün. Örneğin, Suriye'nin bundan sonra eski Suriye olmayacağı çok belli. Kaba bir hesapla; üçte ikisi Rusya desteğiyle Beşar Esad'ın, üçte biri ise ABD'nin desteğiyle PKK'nın elinde olan Suriye'nin, ulusal ve siyasal birliği sağlanmış, güçlü bir merkezi yapıya dayalı üniter bir devlet haline gelmesi artık çok düşük bir olasılık.

PKK'nın hâkim olduğu ve devlet yapısı oluşturduğu Suriye'nin kuzeyinin, yeni anayasada yer alması ise yüksek olasılık. PKK'nın bir şekilde ABD'nin desteğiyle, yeni Suriye anayasasında kendine bir yer açması "ortak devlet" amacına ulaşması anlamına gelecek. Belki federe devlet, belki özerk bölge olarak yeni Suriye'ye ortak olacak.

Bu gerçekleşirse PKK, Öcalan'ın bir zamanlar şiddetle savunduğu "dört ortak devlet" ten birincisine ulaşacak.

Kuşkusuz, diğerlerine de ulaşmaya çalışacak…

Türkiye önleyebilir mi?

Türkiye'nin amacı ise başından beri böyle bir gelişmeyi önlemek. Suriye'nin ulusal ve siyasal birliği ile toprak bütünlüğünü korumak. Böylece Türkiye'nin ulusal, siyasal birliği ve toprak bütünlüğünü de güvenceye almak, PKK'yı etkisiz kılmak.

Suriye iç savaşı boyunca Türkiye'nin birinci önceliği PKK'nın Suriye'nin kuzeyinde devletçik kurmasını önlemekti. Ancak karşısında ABD'yi buldu. ABD, "karadaki müttefikimiz" dediği PKK'yı TIR'lar dolusu silahla donattı, eğitti ve Suriye'nin kuzeyinde egemen kıldı.

Türkiye bu süreçte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ağzından "Afrin'e, Cerablus'a girdiğimiz gibi Fırat'ın doğusuna da gireceğiz, oradaki yapıyı paramparça edeceğiz" diye özetlenecek açıklamalar yaptıysa da, ABD, "güvenli bölge uzlaşması"yla bu girişi önledi.

Bugünlerde Milli Savunma Bakanlığı, ortak devriyelerle Türkiye ile ABD arasındaki uzlaşmanın planlandığı gibi devam ettiğini açıklıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan da, ABD'nin Türkiye'yi oyaladığını ve aşağıda PKK'ya devlet kurduğunu görüyor, biliyor.

Son olarak Ankara zirvesinden sonra Erdoğan yeniden Fırat'ın doğusuna girmekten söz etmeye başladı. "İki haftaya kadar ABD ile bir uzlaşma sağlayamazsak kendi planımızı uygularız" diyerek süre verdi.

Ankara zirvesinde Rusya ve İran'ın da, Fırat'ın doğusundaki, yeni adıyla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olarak faaliyet gösteren YPG'yi, "terör örgütü, yasa dışı örgüt" diye nitelendirmesi Erdoğan'a güç ve moral vermiş olmalı.

Keza Putin'in, ABD'nin Suriye'de "davetsiz misafir" olduğuna dikkati çekmesi de Ankara'yı umutlandırmış olabilir. Ancak, Putin'in bir süre sonra aynı şeyi Türkiye için söyleyeceğinin de bir garantisi yok tabii...

Bu tablo içinde Türkiye, ABD'ye rağmen Fırat'ın doğusuna girip PKK devletçiğini etkisiz hale getirebilir mi? Böyle bir harekâtı Rusya ve Suriye kolaylaştırır mı? Rusya, İran ve Esad yönetimine güvenilerek ABD ile bir çatışma riski göze alınabilir mi ?

Bu soruların yanıtları henüz belli değil.

Ancak şurası kesin ki, Rusya lideri Putin, Esad yönetiminin bütün Suriye topraklarında egemen olmasını istiyor. Bu nedenle sadece İdlib ve ABD-PKK yönetimindeki Fırat'ın doğusunda problem kaldığını söylüyor.

Bu da gösteriyor ki eğer bir anayasa masası kurulacaksa, orada yeni Suriye için sonucu belirleyecek olan Rusya ve ABD arasındaki pazarlık olacak.

Suriye'nin kuzeyinde, PKK devletçiği, varlığını koruyarak bu masaya ABD üzerinden ulaşırsa, Türkiye'ye karşı kendini güvenceye de almış olacak.

Sahanın ve masanın nasıl şekilleneceği Erdoğan'ın verdiği süreye göre Eylül sonunda otaya çıkacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.