30 Temmuz 2021

Hangi Afganistan?

Atatürk’e ve devrimlerine hayranlık duyan ve O’nun izinden gitmeye çalışan Afganistan’la bugünkü Taliban Afganistan’ı arasında en küçük bir benzerlik yok. Aksine siyahla beyaz kadar fark var.

Türkiye, “açık sınır” politikasını izlemeyi sürdürüyor.

İran sınırından da Suriye sınırından da giriş, çıkış serbest.

Daha öne Suriye’den gelenler bayram ziyareti için ülkelerine gidip gelebiliyorlar.

Afganistan’dan kafilelerle gelenler de İran sınırından ellerini kollarını sallayarak Türkiye’ye giriş yapıyorlar. Bu insanlara “düzensiz göçmen” deniliyor ama gelişleri pek düzensiz değil. Türkiye girdikten sonra toplanacakları yer belli, toplanma yerlerinden gidecekleri yerler de belli. Bu da gösteriyor ki bu gelişler gayet organize işler.

Afganistan’dan gelenlere baktığınızda pek öyle can havliyle, çoluğu çocuğu toplayıp apar topar kaçmış bir halleri yok. Hepsi genç erkekler. Aralarında kadın ve çocuk yok. Yüzlerinde bir endişe de yok. Eğer görüntüler gerçekten İstanbul’da çekildiyse, Afgan gençler askeri üniformalarıyla toplu halde dolaşıyorlar. Bu gençler kimdir, bu üniformalar nedir, doğru dürüst bir açıklama yapan da yok.

Afganistan’dan gelen ve sadece genç erkeklerden oluşan kafileler hakkında askeri uzmanların ciddi endişeleri var.

Örneğin emekli general ve bilim insanı Dr. Naim Babüroğlu, “Bu göç ABD’nin çok tehlikeli bir projesi. Geçiş yapılan sınırda görev yaptım” diyor. Normal bir göç olayı olmadığını vurguluyor. ABD’nin Suriye’de PKK-PYD’ye ve İdlib’deki radikal gruplara desteğini anımsatıyor.

Afgan gençlerin gelişleri, üniformalı görüntüler ister istemez kamuoyunda endişelere neden oluyor. Ancak iktidar bu endişeleri giderecek kapsamlı açıklamalar yapmak yerine Türkiye ile Afganistan arasında ve tarihte kalmış dostluğa dikkat çekerek konuyu geçiştiriyor.

Afganistan’ın Türkiye’yi ilk tanıyan iki ülkeden biri olduğu, ulusal kurtuluş savaşına destek verdiği, Afgan kadınların bileziklerini satıp gönderdikleri vurgulanıyor.

Türkiye ile Afganistan’ın kurtuluş yıllarında kalan bu ilişkileri, bugünkü koşullarda, Afganistan’dan gelen gençlerin İran’dan kafileler halinde ve serbestçe Türkiye’ye giriş yapmalarını açıklamaya yetmiyor.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Atatürk’e ve devrimlerine hayranlık duyan ve O’nun izinden gitmeye çalışan Afganistan’la bugünkü Taliban Afganistan’ı arasında en küçük bir benzerlik yok. Aksine siyahla beyaz kadar fark var.

Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı 1919 yılında Afganistan’ın başına geçen ve bağımsızlığını ilân eden Emanullah Han, Atatürk’ü örnek almış bir liderdi. Atatürk’ün zaferden sonra kurduğu Türkiye O’nun için modeldi. Türkiye ile dostluk antlaşması imzaladı, Atatürk’ü ziyaret etti. Atatürk’ün hazırlattığı 1921 Anayasasını esas alarak Afganistan’ın 1923 Anayasasını yazdırdı. Kadın-erkek eşitliği dahil Atatürk’ün devrimlerini uygulamaya çalıştı. Ancak mollaların isyanıyla karşılaştı. 1928 yılında Afganistan’ı terk edip sürgünde yaşamak zorunda kaldı ve 1960’da Zürih’te vefat etti.

Emanullah Han’dan sonra Afganistan’ı mollalar yönetti. Emanullah Han’ın yaratmaya çalıştığı Atatürk Türkiye’sini esas alan Afganistan hiç kurulmadı.

Bugün büyük ölçüde Taliban’ın hakim olduğu Afganistan ise çok farklı. Baş kesen, kol, bacak koparan, kadınları kamçılayan, aynı mezhepten olmayan kabilelerin erkeklerini öldüren, kadınlarını ganimet sayan, kız çocuklarını okula göndermeyen, gidenlerin yüzüne asit atan bir Afganistan var.

Bugünkü Türkiye’nin de Atatürk Türkiye’si olduğunu söylemek kolay değil. Türkiye’nin kuruluş felsefesinden, değerlerinden, laik yapısından çok uzaklaşmış bir Türkiye var. Devletin ve toplum yaşamının merkezine dini değerleri yerleştirmeye çalışan ve bunun doğru yol olduğuna inanan bir Türkiye söz konusu.

İktidarın böyle bir hedefi bulunmasına karşın Anadolu insanının İslam inancıyla Taliban’ın inançları arasında en küçük bir benzerlik yok. İktidarın yarattığı atmosfer içinde, Türkiye’de kadınların burunlarının ucunu bile göstermemeleri gerektiğini söyleyen, kadın milli voleybol takımını kıyafetleri nedeniyle kafir gören sözüm ona din adamları, aynı görüşte tarikatlar var. Oldukça da iddialı şekilde vaaz vermeyi sürdürüyorlar.

Ancak Türkiye’de bu tarikat ve sözde din adamları gibi düşünenler çoğunlukta değil.

Türkiye’nin kurtuluş savaşı yıllarındaki dostluğu öne çıkararak Taliban’la girişeceği müzakereyi ve Afganistan’dan başlatılan kafileler halindeki göçü dikkatlerden kaçırması doğru bir politika değildir.

Son günlerde artan bu organize göçlerin ne olduğunu, neden sınırdan serbestçe Türkiye’ye girebildiklerini, üniformalı Afgan gençlerinin kim olduklarını, nasıl üniforma ile dolaşabildiklerini açıklamak iktidarın, bu olayları sorgulamak da muhalefetin görevidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.