01 Kasım 2019

Ermeni Soykırımı iddiası tarihin tekzip ettiği bir iddiadır

ABD Temsilciler Meclisi, daha önce aynı kararı alan ülkeler gibi, Türkleri “soykırımcı” olarak gösterip, bir ulusu suçlayarak aslında “nefret suçu” işlemektedir

ABD Temsilciler Meclisi ezici bir çoğunlukla “Ermeni soykırımı” iddiasını kabul etti. Yanında Türkiye ekonomik yaptırım uygulanmasını içeren önergeyi de… Şimdi Senato ve Başkan Trump’ın kararı beklenecek.

ABD’nin bugüne kadar Ermeni Soykırımı iddiasını kabul etmeyip, “büyük felaket” diyerek geçmesine karşın, bu kez bu iddiayı kabul etmesinin nedeni ortaya çıkmış yeni belgeler veya bilgiler değildir.

ABD Temsilciler Meclisi’nin bu kararının nedeni Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’dır. ABD’nin uzun süre Türkiye’yi oyalayarak ertelettiği bu harekâtın gerçekleşmesi, YPG’nin sınırdan 30 kilometre aşağıya çekilmesine tepki olarak alınmış bir karardır. ABD’nin desteğinde PKK-PYD-YPG’nin Türkiye sınırında oluşturdukları kantonların birleşmesiyle vücut bulacak devletçik projesinin şimdilik çökmesi ABD’yi rahatsız etmiş ve onlar da Türkiye’yi Temsilciler Meclisi’nde “soykırımcı” ilân etmişlerdir.

Tarih bu iddiayı tekzip etmiştir

Hiç kuşku yok ki tehcir acılarla dolu bir olaydır. O yıllarda tehcir nedeniyle büyük acılar yaşayan sadece Ermeni’ler değildir. Türkler de büyük acılar yaşamış, Ermenilerin katliamlarına maruz kalmışlardır.

Tarihi gerçekler göstermiştir ki Türkleri ve Türkiye’yi “soykırımcı” ilân etmek tarihi gerçeklerin tekzip ettiği bir iddiadır.

Daha önceki yazılarımda da konu ettiğim gibi, uzun yıllar Türkiye’yi uluslararası parlamentolarda temsil etmiş olan Uluç Gürkan, “Ermeni Sorununu Anlamak” kitabında şu saptamayı yapıyor:

“Son zamanlarda soykırım iddialarının temel dayanağı olarak sunulan tehcir (zorunlu göç) 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nin 1977 tarihli Ek 3 Protokolü uyarınca askeri gereklilik kapsamında değerlendirilmeye açıktır. Birinci Dünya Savaşı koşullarında Osmanlı Ermenilerinin silahlı isyanı ve Osmanlı topraklarını işgal eden Çarlık Rusya’sının yanında savaşa katılması tehcir uygulamasının askeri gereklilik bağlamında değerlendirilmesini haklı kılmaktadır.”

Bir felaketin soykırım sayılması için bazı koşullar taşıması gerekir. Türkler, Ermenileri soy olarak ortadan kaldırmak, kökünü kurutmak amacıyla hareket etmemişlerdir.  1915 olaylarını böyle yorumlamak, sadece siyasi bir çabadır. Türkleri ve Türkiye’yi soykırımcı ilan etme gayretidir. Oysa Türklerin tarihinde de soykırım yoktur.

Malta belgeleri açıklansın

Ermeni Soykırımı iddialarını yalanlayan bir önemli olay da ünlü Malta olayıdır. İttihat ve Terakki’nin yöneticileri Malta’ya neden götürüldü? Malta olayı nedir?

İngilizlerin, İttihat ve Terakki’nin 141 asker ve sivil yöneticisini Malta’ya götürüp, 1919-1921 yılları arasında sorgulamasının nedeni Emeni Soykırımı iddiasını araştırmaktır. Bu soruşturmayı İngiliz Kraliyet Başsavcılığı yürütmüştür.

Başsavcılık kanıt bulabilmek için çok çaba sarf etmiştir.

İngiliz Kraliyet Başsavcılığı, Ermeni Soykırımı iddiasıyla ilgili olarak ABD’de, Mısır’da, Kafkasya’da, Irak’ta çok kanıt aramış, ancak bulamamıştır.

Uluç Gürkan’ın “Ermeni Sorunu’nu Anlamak” isimli kitabında vurguladığı gibi İngiliz Kraliyet Başsavcılığı, “Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin hukuken geçerli hiçbir kanıt bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiştir. Yargılamaya gerek olmadığı sonucuna varmıştır. Başsavcılığın kararıyla Malta’da tutulanlar serbest bırakılmıştır.

Malta soruşturmasında eğer soykırım yapıldığına ilişkin kanıt bulunsaydı, tıpkı Yahudi soykırımı nedeniyle Almanları yargılamak üzere kurulan Nürnberg Mahkemesi gibi bir işlev görecekti. Milletler Cemiyeti’nde bu yönde hazırlık yapılmış ancak İngiliz Kraliyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verince, mahkeme kurulmamıştır.

Ermenilerin tehciri

Gürkan’ın belgelere dayalı kitabından okumaya devam edelim:

“Ermeniler, bazı Amerikan misyonerlerinin raporlarının ortaya koyduğu üzere, tehcir kararından önce ele geçirdikleri köylerde zulümler yaptılar. Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya’yı kurtarıcı olarak gördüler ve onlara destek vermekle kalmayıp onların safında çarpıştılar. Bu durum Osmanlı Hükümeti’ni, bu sorunu eskiden beri başvurduğu tehcir yöntemiyle çözme kararına almaya itti. Ancak Osmanlı Hükümeti’nin Ermeni milletini yok etmek için bir plan ve kararı konusunda hiçbir ciddi delil mevcut değildir.”

Uluç Gürkan’ın sık sık vurguladığı gibi eğer İngiltere Malta belgelerini açıklarsa Ermeni soykırımı iddiasının tarihi gerçeğe uymayan, dayanaksız bir iddia olduğu görülecektir.

ABD Temsilciler Meclisi, daha önce aynı kararı alan ülkeler gibi, Türkleri “soykırımcı” olarak gösterip, bir ulusu suçlayarak aslında “nefret suçu” işlemektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.