19 Şubat 2020

Böyle yargı mı olur?

Kavala hakkında verilen beraat ve tahliye kararı cezaevinin nizamiyesine kadar hüküm sürdü

Gezi davasında tüm sanıkların, tüm suçlardan beraat etmesi elbette çok sevindirici bir karardı.

Bu karar, Türkiye'de sevinçle karşılandı ancak bu sevinç uzun sürmedi çünkü savcılık 15 Temmuz'la ilgili bir soruşturmayı vesile yaparak Kavala hakkında yine gözaltı kararı verdi.

Kavala hakkında verilen beraat ve tahliye kararı cezaevinin nizamiyesine kadar hüküm sürdü. Başka bir gözaltı kararıyla nizamiyeden tekrar cezaevine geri döndü.

Bu garabet karar yargının ilk örneği değil. Daha önce de Selahattin Demirtaş ve Eren Erdem hakkında da benzeri kararlar verilmiş, beraat ve tahliye kararları nizamiyeden geri dönmüştü.

Gezi davası hakkında verilen beraat kararı yargı açısından olumlu bir puan gibi değerlendirilirken, yeniden gözaltı kararıyla bu olumlu hava da ortadan kalktı.

Kavala'yı özgürlüğüne kavuşturmayan Gezi davasıyla ilgili beraat kararını bu gerçek ışığında inceleyelim...

Sürpriz karar

Mahkemenin beraat kararı vermesi birçok insan için sürpriz oldu. Duruşmaların gidişi beraat kararı çıkacak gibi değildi. Aksine beklenen savcının talep ettiği ağır cezaların verileceği yönündeydi.

Böyle olumsuz bir beklentinin oluşmasındaki en büyük etken, mahkemenin tek tutuklu sanık Osman Kavalı'nın tahliye taleplerini reddedip, tutukluluğunun devamına karar vermesiydi.

Mahkemenin hep bu yönde karar vermesi kuvvetli suç şüphesi ve kaçma ihtimalinin varolduğu gerekçesine dayanıyordu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin "derhal serbest bırakılmalı" kararına karşın mahkeme üç kez "tutukluğun devamına" karar verince, insan ister istemez aynı mahkemenin bir hafta sonra "bütün sanıkların, bütün suçlardan beraatine" karar vereceğini beklemiyordu. Beraat kararının "sürpriz" sayılmasının nedeni aynı mahkemenin daha önceki kararlarıydı.

"Kusura bakma Osman Kavala" mı denilecek?

Mahkemenin Gezi davasında bütün sanıkları beraat ettirmesi yargı sistemini aklar mı? Veya Türkiye'de yeniden yargıya güvenmesini sağlamaya yeter mi? Yargı erkinin kuvvetler ayrılığı ilkesinin gerekli kıldığı gibi bağımsız ve tarafsız olduğunu gösterir mi? Yargının siyasetin etkisi altında olmadığına işaret eder mi?

Maalesef bu sorulara "evet" yanıtını vermek mümkün değil…

Neden?

Hemen belirtmek gerekir ki, mahkeme kararının ortaya çıkardığı ilk soru şu olacaktır:

"Madem Osman Kavala da suçsuzdu, o zaman 2 yıl 2 ay neden cezaevinde kaldı?"

Kavala'nın kayıp 2 yıl 2 ayını kim, nasıl telafi edecek?

"Kusura bakma Kavala, savcı yanılmış, sen masummuşsun" mu denilecek?

Bu dava daha önceki birçok benzeri gibi hukukumuzda bir istisnai önlem olan "tutuklama"nın cezanın infazı yöntemi olarak kullanıldığını bir kez daha gösterdi. Tutuklanan sanık aylarca cezaevinde kalıyor, aylarca hatta yıllarca iddianamesi hazırlanmıyor. Geç hazırlanan iddianame hiçbir bir somut delil içermiyor. Sonra sanık beraat ediyor veya içeride kaldığı süreye uygun düşecek bir hesapla hapis cezasına çarptırılıyor ve çıkıyor. Böylece beraat etse bile verilmemiş bir hapis cezasını çekmiş oluyor.

İktidar sözcülerinin demeçlerine, açıklamalarının sertliğine göre değişen mahkeme kararları veriliyor.

Böyle bir yargı sistemine, bağımsız ve tarafsız yargı diyebilir misiniz?

Tahliyesine karar verilen sanık, cezaevinin çıkış kapısına gelmişken, itirazla yeniden tutuklanıp hücresine geri gönderiliyor. Nitekim Kavala için de aynı uygulama yapıldı. Beraat eden Kavala tahliye olamadı.

AİHM'in verdiği kararlara uyulmuyor, "biz yolumuza devam ederiz" karşılığı veriliyor. AİHM "serbest bırakılması gerekir" dediği halde, mahkeme bunu dikkate almıyor. Anayasa Mahkemesi "hak ihlali var, serbest kalmalı" diyor, alt mahkeme anayasaya rağmen, Anayasa Mahkemesi'ni dinlemediği gibi, bir de yüksek mahkemeyi yetkisini, haddini aşmakla suçlayabiliyor.

Maalesef yargının hali böyle…

Bir de FETÖ'nün savcı ve yargıçlarının açtıkları davalar, verdikleri kararlar, TSK'nın yargı eliyle tasfiye edilmesi, bunun bir darbe girişimine kadar varması düşünülünce, Gezi davasındaki beraat kararına bakıp, "yargı çok iyi, tarafsız ve bağımsız bir yargımız var" diyebilir misiniz?

Ya Berkin'e, Ali İsmail'e, o 7 gence ne denilecek?

Gezi'de polisin uyguladığı şiddet, orantısız güç kullanımı, biri çocuk yaşta 7 gencin hayatına maloldu.

Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım ve Hasan Ferit Gedik'in…

Berkin vurulduğunda 14 yaşında bir çocuktu. Ethem Sarısülük'ün Ankara'da polis tarafından nasıl vurulduğunun görüntüleri hala belleklerde taze.

Evet beraat kararı doğal olarak büyük sevinç yarattı.

Tabii 7 ölü gencin burukluğuyla birlikte…

Gezi'nin beraati çok pahalıyla mal oldu….

Sanıklar aklandı ama yargı henüz değil.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.