18 Ağustos 2021

Afganistan’dan alınacak ders

Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da yaşananlar Atatürk’ün değerini net biçimde ortaya çıkardı. 100 yıl önce, o günün zor koşullarında kurduğu laik ve demokratik cumhuriyetin ne kadar değerli olduğu da gözler önüne serildi.

Afganistan’daki içler acısı görüntülerden alınacak ilk ders Türkiye’nin Atatürk’ün yolundan sapmaması gerektiğidir.

Bu yol, Atatürk’ün temellerini attığı; demokratik, laik, insan haklarına, kadın-erkek eşitliğine, hukukun üstünlüğüne dayalı Türkiye Cumhuriyeti yoludur.

Kabil Havaalanı’nda, şeriatçı Taliban’dan kaçan Afganların, ABD uçaklarının önüne atlamaları, iniş takımlarına sarılarak kaçmaya çalışmaları, eminim benim gibi birçok kişiye Atatürk’ün ne kadar büyük bir lider ve Tük milletinin böyle bir lideri sahip olmakla ne kadar şanslı olduğunu düşündürmüştür.

Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da yaşananlar Atatürk’ün değerini net biçimde ortaya çıkardı. 100 yıl önce, o günün zor koşullarında kurduğu laik ve demokratik cumhuriyetin ne kadar değerli olduğu da gözler önüne serildi.

Kuşku ki yok ki bu değerlerin farkına varması gereken ilk ülke Türkiye’dir.

Atatürk’ün adının silinmeye, unutturulmaya, başta laiklik, akıl ve bilime dayalı eğitim olmak üzere gerçekleştirdiği devrimlerin tersine çevrilmeye çalışıldığı bir dönemden geçerken, Afganistan bunun ne kadar yanlış bir yöneliş olduğunu bütün dünyaya gösterdi.

Eğer Türkiye, ileride ABD uçaklarının tekerliklerine sarılmak istemiyorsa Atatürk’e ve devrimlerine dört elle sarılmalıdır.

Afganistan, bağımsızlığına kavuştuğu 1919 yılında, Emanullah Han yönetiminde Atatürk’ün yolunu izlemeye çalışmıştır. Emanullah Han, Atatürk’ü ziyaret etmiş, O’nun tavsiyelerini almış, O’nun devrimlerini uygulamaya çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Karşılaştığı gerici ayaklanma sonucunda 1928 yılında ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.

Afganistan’ın temel sorunu uluslaşma süreci yaşamamış, bir ulus devlet kuramamış olmasıdır. 20’den fazla, birbirini boğazlayan, klan düzeninde yaşayan farklı etnik ve mezhepsel aidiyetlere bağlı aşiretler halinde yaşamasıdır. Bir diğer önemli sorun ise laik bir düzene, akıl ve bilime dayalı bir eğitime sahip olmamasıdır.

El Kaide ve Taliban gibi şeriatçı örgütler böyle bir sosyolojik yapı üzerine kurulmuştur. Her iki örgütü de destekleyen, Pakistan’da, ABD’de eğiten, silahlandıran da ABD’dir. Rusya’nın 1979’da Afganistan’ı işgal etmesinden sonra ABD’nin başlattığı bu süreç, 2001’de, New York’ta, İkiz Kuleler’e yapılan saldırıya kadar sürmüştür. Bu saldırıdan sonra Afganistan’ı bu kez ABD işgal etmiştir. 20 yıl süren bu işgal Afganistan’da bu yapıyı değiştirmemiş, gelip giden ABD destekli hükümetler de yolsuzlara batmış, uyuşturucu ticareti alıp yürümüş, savaş ağalarının zenginliğinden başka ortada bir şey kalmamıştır. Bugün aynı ABD Afganistan’ın anahtarlarını Taliban’a teslim edip kaçmıştır.

ABD Başkanı Biden’in “Afganistan’a 300 bin kişilik ordu kurdum, silah verdim, maaş ödedim ama savaşmadılar, onların yerine ABD de savaşacak değildi herhalde” diyerek sütten çıkmış ak kaşık gibi kenara çekilmesi ABD’nin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. ABD’nin ordu dediği, kendi içinde mezhepsel çatışmaları devam eden, ulus bilinci olmayan, rüşvet ve mezhep torpiliyle rütbe dağıtılan, eğitim düzeyi düşük üniformalı bir topluluktur.

Afganistan 20 yıl önceki koşullara geri döndü. Taliban iktidarı ele aldı ve Afganistan İslam Emirliği yeniden kuruldu.

Bunun anlamı Afganistan’ın kadınlar ve aydınlar için bir süre sonra cehenneme döneceğidir.

Kadına evin dışında hayat tanımayan, sosyal hayattan tümüyle silen, erkeğin kadına tahakkümünden başka derdi; özgürlük, insan hakları, hukuk, ekonomi gibi bir kaygısı olmayan Taliban yönetimindeki Afganistan’ın geleceğini tahmin etmek zor değil.

Taliban’ın 1996-2001 yılları arasındaki iktidarında yaptıkları ortadadır. Şimdi meşruiyet ve destek kazanmak için daha esnek mesajlar veriyor. Belki kadının burka giymesi koşuluyla yanında erkek olmadan dışarı çıkmalarına izin verilebileceğini söylüyor. Kırbaç, recm gibi cezaların mahkeme kararına bağlanacağı vadinde bulunuyor. Bu sözlere kim inanacak? Uygulama hiç de öyle değil. Daha şimdiden Afganistan sokaklarında kadın görülmüyor. Kadınlar “ne zaman öldürüleceğiz” diye korku içinde evlerde saklanıyorlar. Bazıları Taliban’ın elinden ölümü beklemek yerine kendi canına kıyıyor.

Taliban’ın ne yapacağını, dört yıllık iktidarında ne yaptığına bakarak görebiliriz.

Kız çocuklarının okula gitmesini yasakladı. Yanında ancak bir erkekle dışarı çıkacak kadınların burka, hicap giymeleri zorunlu hale getirildi. Kadınların çalışması yasaklandı. Din polisi kuruldu. Sokakta uygunsuz davranmadığına karar verilen kadınlar bu polisler tarafından sokakta kırbaçlandı. Zina iddiasıyla kadınlara recm uygulandı. Taşlanarak öldürüldüler. Hırsızlık yaptığı kararına varılan insanların elleri kesildi. Kesilen eller cami avlularında sergilendi. Beş vakit namaz zorunlu kılındı. Camilerde yoklama yapıldı. Mazeretsiz gelmeyenler cezalandırıldı.

Taliban aynı Taliban.

Dün ne yaptıysa bugün de aynısını uygun gördüğü zamanda yapacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.