28 Şubat 2020

ABD'nin planı

İdlib sorununun büyümesi karşısında Rusya ile karşı karşıya gelen Türkiye, yeniden ABD’ye ve AB’ye sıcak mesajlar vermeye başladı. Aynı şekilde ABD de NATO da Türkiye’nin arkasında olduklarını açıkladılar

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kamuoyuna açık şekilde Suriye’ye verdiği ültimatomun süresi iki gün sonra doluyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Suriye ordusu çekilmezse, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gereğini yapacağını tekrarladılar. Bu açıklamalardan kısa bir süre sonra Ankara’da Türk ve Rus heyetleri yeniden masaya oturdular.

Önemli bir gelişme Kremlin’den yapılan açıklamaydı. Sözcü Peskov, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5 Mart’ta Putin’le bir araya gelebilecekleri yönündeki açıklamasına yanıt verdi. Kremlin Sözcüsü, pek de nazik olmayan yanıtında "Putin’in 5 Mart günü başka işleri olduğunu" duyurdu. Putin böylece Erdoğan’la görüşmeye kapıyı kapatmış oldu.

Moskova’dan gelen bu mesajın anlamı Suriye ordusunun, Türkiye’nin talep ettiği sınırlara çekilmeyeceğiydi. Türkiye’nin verdiği tarihin dolmasına iki gün kala Moskova’dan gelen yanıt gerginliği tırmandırılacağını gösteriyor.

Sürenin bitimine kadar diplomatik bir çözüm bulunmaz, Suriye çekilmezse, Türk Silahlı Kuvvetleri ile rejim askerleri ve onları destekleyen Rus güçleri arasında, düşük yoğunlukta seyreden çatışmanın şiddetlenmesi ve yaygınlaşarak bir büyük savaşa dönüşmesi olasılığı bugün itibariyle yüksek görünüyor.

Suriye’de Türkiye ile Rusya’nın çatışması en çok ABD’nin ve İsrail’in sevineceği bir gelişme olacaktır. Rusya ve Türkiye askerlerinin savaşa tutuşması, Şam’ın zayıflaması, ABD’nin Suriye’deki planını uygulamasını kolaylaştıracaktır.

ABD’nin 11 Eylül’de New York’ta İkiz Kuleler’e yapılan saldırılan sonra ortaya koyduğu plan bugün hâlâ işliyor. Bu saldırı bahanesiyle Afganistan ve Irak’a saldıran ABD’nin bu iki ülkeyi ne hale getirdiği ortada. Dönemin Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın itiraf ettiği gibi gerçek olmayan kimyasal silah bulundurduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal eden ABD, bu ülkede milyona varan insanın ölmesine ve ülkenin de fiilen üçe bölünmesine neden olduğu biliniyor.

ABD aynı planı Suriye’de de hayata geçirdi. Suriye iç savaşı patladığında Türkiye’nin de katkısıyla Şam yönetimi zayıflarken IŞID ve PKK-PYD güçlendi. ABD’nin iki örgütü de desteklediği sır değil. Rusya’nın 2015’te Suriye’ye gelmesiyle dengeler değişti. IŞİD kullanan ABD, bu aşamadan sonra PKK-YPG’yi daha güçlü biçimde destekleyerek, Suriye topraklarının yüzde 30’nu yakınına egemen olmasını sağladı. Türkiye’nin askeri harekâtları ve ısrarı üzerine, büyük ölçüde Fırat’ın doğusuna geçirdiği PKK-YPG’ye petrol kuyuları da dahil olmak üzere egemen olduğu bir devletçik kurdu.

ABD böylece Irak’tan sonra Suriye’yi fiilen böldü. Rusya ise Suriye’deki ve Akdeniz’deki varlığını güçlendirmek için ABD’ye seyirci kalmaya devam etti. Bugün de pozisyonunu değiştirmiş değil.

Türkiye, ABD’nin Irak’taki planını uygulamasına bilerek, bilmeyerek en büyük desteği veren ülkeler arasındaydı. 1991’deki Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra İncirlik’te üslenen Çekiç Güç’e izin verip yardım ederek, Irak’ın bölünmesini kolaylaştırdı. Daha sonra emekli genelkurmay başkanları da dahil olmak üzere birçok üst düzey emekli general "Çekiç Güç'e izin vermemiz hataydı" açıklaması yaptılar. Bu süreçte Irak’ın bölündüğünü ve PKK’nın güçlendiğini söylediler.

Şimdi benzeri bir süreç Suriye’de yaşanıyor. ABD, Kuzey Irak’ta yaptığı gibi Suriye’nin kuzeyinde de PKK-YPG’yi güçlendiriyor, Suriye’yi bölüyor.

İdlib sorununun büyümesi karşısında Rusya ile karşı karşıya gelen Türkiye, yeniden ABD’ye ve AB’ye sıcak mesajlar vermeye başladı. Aynı şekilde ABD de NATO da Türkiye’nin arkasında olduklarını açıkladılar.

Ankara, PKK-YPG’yi devlet haline getirmeye çalışan, müttefik ilan eden, askeri yardımlarını kesmeyen, bir düzenli ordu, polis teşkilatı kuran, Türkiye’yi kurucu olduğu F-35 projesinden çıkaran, parasını ödediği F-35’leri vermeyen ABD’ye temkinli yaklaşmayı elden bırakmamalıdır.

Türkiye’nin stratejik hedefi Suriye’nin toprak bütünlüğü, siyasal birliği olduğuna ve PKK-YPG’nin bir devletçik kurmasını da beka sorunu olarak gördüğüne göre ABD’nin yanında durması Irak’taki hataya düşmesi olur.

Umarız ki daha büyük bir savaşa girilmeden İdlib konusunda tarafların kabul edebileceği diplomatik bir çözüm yolu bulunur.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.