16 Ağustos 2020

Hayal meyal düşler gibi…

Bunca yanılsama içinde Muharrem İnce takvim yapraklarının "umutla dolu geleceği" değil, "hasretle anılan asr-ı saadet" günlerini göstermesini bekliyor

Geçenlerde Hitler üstüne bir film izledim.

"O Geri Döndü" adlı filmde fizikötesi bir şey oluyor ve Hitler, yetmiş sene sonra dünyaya yeniden geliyordu.

Ama Marx'ın sözü uyarınca, "ilkinde trajedi, ikincisinde bir fars" olarak.

Kendini otuzların Nürnberg'inde sanıyor, herkesin cereyana tutulmuş kollarıyla selamlar vermesini bekliyordu, oysa kimse oralı olmadı, herkes onu bir komedi unsuru olarak gördü.

Parodi Hitler, bir türlü kendisi olamadı, etrafındaki değişimleri anlamadı, en sonunda televizyon programlarının güldürü kahramanlarından birine dönüştü.

Muharrem İnce de takvim yapraklarının 2018'de kaldığını düşünüyor.

"E sana baktım" polemikleriyle, hazırcevaplığıyla Meral Akşener'i geçti, kalabalık mitingler de düzenledi.

Ama bu mitinglerin "dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kalabalık" topladığını düşünüyorsanız, hakikatle aranıza ciddi bir duvar örmüşsünüz demektir.

Sivas Mitingi'nin yıldönümünde Sivas'a gidecekmiş İnce, orada önemli açıklamalar yapacakmış, belki hareketinin manifestosunu da açıklar.

Ama anlaşılan Muharrem İnce aynaya baktığında Göksel Kaya'yı görüyor.

Bir kere, Türkiye'deki ilk seçim cumhurbaşkanlığı adı altında "yapmama" seçimi olacak.

Yani, İnce'nin farz ettiği gibi bir şey olmayacak, olmamalı en azından, Millet İttifakı'ndan biri Cumhurbaşkanı seçildiği takdirde parlamenter sisteme dönüleceğini, yetkilerini meclise devredeceğini, başbakanlık makamının da yeniden ihdas edileceğini ilan edecek.

Kılıçdaroğlu'nun "dostlarımızla beraber" diye anlattığı yol haritasının en önemli bölümü bu.

"Yapması" için değil, "yapmaması" için biri aday gösterilecek.

O adaydan beklenti de bu yönde olacak, bir nevi intihar demek seçilen kişi için.

Generalliğe seçilecek ama generallik yapamayacak, omzunda apoletleri olsa da kendi rızasıyla yetkilerini devredecek, göstermelik general olacak, iyisinden bir teğmen belki.

"Dostlarla beraber" yazılacak hikâye burada sona ediyor, sonra dostlar -umalım ki dostlukta geliştirdikleri üslubu hep korusunlar- parlamenter sistem içinde yeni bir siyasi rekabetin özneleri olacaklar.

Dostların görüşleri birbirinden çok farklı ama "parlamenter sisteme dönüş", "siyasi etik" gibi birkaç konuda anlaşabilirler.

Muharrem İnce'nin söylemleri, çok adayla girilen 2018 Türkiyesindeki seçimler için geçerli olabilir ama bugün görüldü ki bu sistemde hiçbir partinin kendi başına bir şey başarabilme şansı yok.

Partilerin hepsi, bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı.

"Atatürk" ve "Endüstri 5.0" diyerek yarıdan fazla oy almak ancak gülerek uyanılan hoş bir rüyada olabilir.

İnce bu gerçeği gözardı ediyor.

CHP Genel Başkanı olarak seçim kazanabileceğini sanıyor, oysa ortada böyle bir "zafer" ihtimali dahi yok.

Kendine inanmakla ya da inanmamakla alakalı bir konu da değil bu, hayalperestlikle hakikat arasındaki ayrımı yapabilmekten söz ediyorum.

Sadece CHP'nin başında bulunan kişi seçimi kazanamaz, sadece bir partinin başında olan kimse kazanamaz çünkü, İttifak'ın başı olarak seçim kazanılabilir.

Kılıçdaroğlu, konjonktürün ve ekonominin yardımını da yanına alarak bütün siyasetini bu bekleyiş üstüne kurdu.

Muharrem İnce gibi çıkıp "tabii ki aday benim," dese, bütün ittifak paramparçalanacak, bundan da en büyük zararı Kılıçdaroğlu'nun kendisi görecek.

2018'de her partinin adayının seçime katılması ve ikinci turda "mecburi" bir ittifakın kerhen paydaşı olması bir fikirdi, bunun yanlışlığı ortaya çıktı.

Artık ikinci turdaki o mecburi ittifakın zemini bugünden hazırlanıyor.

Kılıçdaroğlu'nun o gün aday olmaması CHP'nin, bugün aday olmaması ise İttifak'ın başında olmasıyla ilgili.

İki seneden köprünün altından çok sular aktı.

"Yapmasın" diye biri aday gösterilecekken, Muharrem İnce ise "yapmak" için yollara döküleceğini söylüyor.

Muharrem İnce anakronik bir tavrı arş-ı âlâya çıkarmaya çalışıyor.

Halka "Endüstri 5.0" anlatmak istiyorsan bir sonraki seçimi beklemen ve CHP Genel Başkanı olarak Başbakan olman, bunun için de bugün memleketi dolaşmak yerine evde oturup, eski bir dost olarak, yeni dostlara hoş geldin demen gerekiyor.

Tabii bunca yanılsama içinde Muharrem İnce takvim yapraklarının "umutla dolu geleceği" değil, "hasretle anılan asr-ı saadet" günlerini göstermesini bekliyor.

Şimdi Muharrem İnce'ye yakışan bence Sivas uçağına binmeyi reddedip, şöyle Bandırma benzeri bir gemiyle Samsun'a çıkmak, oradan yavaş yavaş Sivas'a inmektir.

Bakalım mitinglerine gelen şu "tarihin görmediği kalabalığı" yol üstünde bulabilecek mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Geleceğin hikâyesi

Çıktığı günlerde oksimoron olmakla itham edilen, "kuru buz", "köşeli daire" gibi örneklerle eleştirilen bu "Sol Liberal" tavrın, geleceği anlamak için çok önemli olduğunu düşünüyorum

Gece prensesleri ve milliyetçilik

Ateşkes, arabuluculuk, diyalog, diplomasi, konuşma gibi terimlere yer yok artık, varsa yoksa kırmızı ışık analojisi, yeter ki arkadan çarpmasınlar…

Öteki İstanbul: Mülteciler, göçmenler, esnaf, ekonomi

Gürsel Tekin ile "Öteki İstanbul" sokaklarında seçim, mülteciler, ekonomi ve HDP'ye yönelik baskı hakkında sohbet