31 Aralık 2020

Yorgun saat 12'yi vurduğu an…

Bana, sadece bana özel bir Tırmık okuyacaksınız

Bu başlığı ilk kez okumuyorsunuz. Son kez de olmayacak. Biliyorum,

Değeri gereğince ve yeterince bilinmemiş bir şairden ödünç alıyorum. Ümit Yaşar Oğuzcan'dan. Taa ergenlik sivilceli yıllarımda beni iyi şiirle tanıştıran şair...

Kim bilir kaç yeni yetme delikanlı senden tırtıkladığı dizelerle sevgilisine mektup yazmıştır. Biri de bendim. Bu yazıya (da) başlık olan dize ile hem de...

Lise yıllarında gözümün ondan başkasını görmediği ve karanlık bir sinema salonunda olanca acemiliğimizle öpüştüğümüz sevgilime yılın son gününde, lise bahçesindeki dut ağacının altında ne güzel fısıldamıştım:

- Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an seni düşüneceğim. Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an beni düşün…

Bu dize sonraları, Yeni Ortam, Politika, Ayrıntılı Haber, Cumhuriyet (hem de üç dört kez) , T24 gazetelerinde, yılbaşı arifelerinde yine yazıldı.

Şimdi de bu gün. Bir daha…

Bana, sadece bana özel bir Tırmık okuyacaksınız.

* * *

Baba,

Ödemişli Terzi Sadık. Bir sömestr tatilinde, Ödemiş'te yılbaşı masasına kurulduğumuzda dipleri yakut renkli, küçücük, Ege usulü rakı kadehlerinden birini kendi önüne, ötekini de benim önüme koyup, yorgun yüzüne pek yakışan tilki gülüşünle ne demiştin, hatırla:

- Bu gece rakıyı baba oğul içelim. Al bakalım, bir de cigara yak. Bak birinci değil. Samsun 216. Zivaneli cigara... Bu gece için aldım…

Senin yanında ilk kez rakı ve cigara içişim. Nasıl unuturum baba.

Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an seni düşüneceğim. Ödemiş asri mezarlığında yatan seni…

* * *

Anne,

İzmir kızı. Ödemiş gelini Adalet Hanım. Mavi gözlerin ışıl ışıl, kıpış kıpış, küçücük oğlunu dizini dibine oturtup yine masal anlat bana. Hepsini senin bulup çıkardığın, başka hiçbir annenin, çocuğuna anlatmadığı, sadece senin bulup çıkardığın masallar.

Haydi yine yıldız bulmaca oynayalım birlikte:

- Bak şuradaki yıldız kümesine bak. Ters dönmüş bir cezve gibi hani. Bulamadın mı? Bak elimdeki şu cezve gibi bir yıldız kümesi hani. Bozdağın üstünde, biraz da Gölcük yaylasına doğru hani. Hah işte o. Şimdi cezvenin dibi olan iki yıldızdan, o iki yıldızın aralığı kadar yukarı doğru çık. Bir daha çık. Beş defa çık. İşte bak orada, biraz sönük gibi ama tastamam orada. Onun adı Kutup Yıldızı. Buldun mu? Afferin benim cin bakışlı oğluma… Şimdi o yıldıza bakıp fırtınalı denizde yolunu bulan gemici Sinbad'ı anlatacağım sana.

Yoksa annesinin yanında hoplaya zıplaya oynayan "mimi minicik, küçü küçücük" yavru geyiğin masalını mı anlatacaksın?

Yoksa bir bayram sabahı hiç bitmeyen bir ekmek yapıp herkesi doyuran mavi gözlü peri kızının masalını mı?

Yoksa…

Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an seni düşüneceğim anne. Ödemiş asri mezarlığında, kocasının, Terzi Sadık'ın beş on adım ötesinde yatan seni…

* * *

Kız kardeşim,

uzun yıllar çok uzaklarda yaşayıp sonunda Ege toprağında güneşi, denizi ve imbatı dolu dolu yaşamayı seçen kız kardeşim. Annemizin "Arap Madilko"su. Sana uzun yazmayacağım. Sebebini bilirsin. Ama yine de…

Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an seni düşüneceğim.

* * *

Oğlum, Ekim,

Çok uzaktasın. Türkiye'de doğup, Almanya'da büyüyüp, yine İstanbul, sonra yine Almanya duraklarından geçip en sonunda Kanada'da, Toronto diye görmediğim az sayıda dünya kentlerden birine demir atan oğlum. Gelinim Desiree, yakışıklı büyük torunum, dünyanın en güzel cadısı ortanca torunum ve beş ayı yeni tamam etmiş, cin bakışlı Lars Efe torunumu ne kadar özlediğimi bir bilsen...

Beni çok "sevdikleri" için olsa gerek, "hasretime" dayanamayacakları için olsa gerek, yurtdışına çıkmamı yasakladılar. Sana gel diyemem, işin çok ve işin yoğun. Ben de gelemem. Olsun.

Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an seni düşüneceğim oğlum. Seni, gelinimi ve fotoğrafları ile avunduğum üç torunumu…

* * *

Oya Baydar,

Bu gece seni düşünmeyeceğim. Tam karşımda duruyor olacaksın. Seninle yarım yüzyıldır bir hayatı paylaşmanın içimi ısıtan mutluluğunu, sevincini bir kere daha yaşayacağım.

Bu gece, yorgun saat 12'yi vurduğu an gözlerinin içine bakıp şarap bardağımı sana kaldıracağım…

* * *

Ey okur,

bu gece senin payına kuru bir "Nice yıllara, nice mutlu, özgür yıllara" dileği düştü.

Hoş görün ve bu dilekle yetinin…

Nice yıllara. Özgür ve mutlu… 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim