26 Eylül 2020

Hukuk yoksa yurttaş da yok

Susan, boyun eğen sadece ödlek değildir; onlar, yurttaşlıktan da vazgeçmiş demektir

Siyasetin somurtuk yüzünden bıkanlar (biri benim) için cumartesileri mavra yazılarına ayırmıştım.

Bu cumartesi için vazgeçtim.

Dün sabah bir gözaltı dalgasıyla uyandık. HDP’nin henüz tutuklanmamış yönetici kademelerinde yer almış 82 kişi. Yetmedi İsimsizler Haraketi adlı sivil oluşumdan dört kişi sabahın köründe evlerine baskın yapılarak gözaltına alındılar. HDP’nin 7 milletvekili hakkında da dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke düzenlendiği Ankara Başsavcılığınca ilan edildi. (Bakalım CHP "Anayasa'ya aykırı ama yine de evet diyeceğiz" marifetini yineleyecek mi?)

Bugüne dek "Türkiye’de yargı yok edilmiş yerine AKP yargısı kurulmuştur" diye yazdığımda yağmur gibi küfür sağanağı ile karşılanıyordum.

Vazgeçtim.

Artık "Yargı yok edildi, yerine AKP yargısı kuruldu" demeyeceğim.

Korktuğumdan değil. "Kuştan korkan darı ekmesin" halk deyişi gibi AKP’den de, onun Reisi’nden de, savcısından da, başsavcısından da, yargıcından da korkan gazetecilik yapmasın.

Korktuğumdan değil, artık Türkiye’de hukukun ortadan kalktığını düşündüğümden. Hukuk ortadan kalktıysa yargıç olsa ne yazar, savcı olsa ne yazar? Olsa olsa "mış gibi" yapar, ay sonunda maaşını alıp, yan gelip yatar.

2020 dünyasında hukuk dendiğinde anlaşılan kurallar, evrensel ilkeler artık geçerli değilse, geçersiz kılınmışsa artık yurttaş da yok demektir.

Biat etmeyen, Reis’in ve iktidarının önünde boyun büküp diz çökmeyen, itiraz eden ve direnenler yurttaş olmaktan çıkarıldı. Anayasa ve yasaların kapsamı ve güvencesi dışındalar.

Onlar artık yurttaş değil, uyruk, tebaa, kul, köle, tutsak, esir, düşman kabul ediliyorlar ve bunun sonuçları olacaktır. Tıpkı dün sabah olduğu gibi…

Şimdi tutup "Efendim Kobani davası altı yıl önce görülmüş ve bağlanmıştı. Bu gözaltılar hukuka aykırıdır" diye mızıldanmanın anlamı da yoktur, değeri de.

Meselâ TBMM’de fiyakalı bir dekor önünde basın açıklaması yapıp, parlak cümleler, incelikli laf dokundurmalarla AKP – MHP iktidarını eleştirmenin, onları hukuka aykırı işler yapmakla suçlamanın anlamı artık biz yurttaşlarla alay etmektir.

* * *

Yurttaşlık derebeylerine, krallara, sultanlara, padişahlara karşı ayağa kalkan kitlelerin gücüyle kazanıldı. Öyle tepelerden gelen bir buyrukla bağışlanmadı.

Yurttaş olmak, yurttaşlığı, yurttaşın kazanımlarını, çağdaş hukuku, o hukuka bağlı yasaları, herkesin yasalar önündeki eşitliğini savunmak demektir.

Susan, boyun eğen sadece ödlek değildir; onlar, yurttaşlıktan da vazgeçmiş demektir.

Yurttaşlığı elimizden almaya kalkışanlara karşı demokrasinin sınırları içinde kalarak, şiddeti reddederek direniş günlerindeyiz. Bunun buluşlu, bilişli yöntemlerini bulmak, üretmek günlerindeyiz.

Ondan ötesi lâf kalabalığı, lâf ebeliğinden ibarettir.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim