25 Eylül 2020

Cübbeli Ahmet’ten al haberi

Cübbeli Ahmet Hoca’nın bir TV kanalında "Türkiye’de 2 bin selefi dernek var bunlar silahlanıyorlar. Bir iç savaş tehlikesi var" demesi önemli. Tuhaf olan ise Cübbeli’nin 17 Ocak’ta yani sekiz ay önce söylediği bu sözlerin son günlerde birden güncellik kazanması. Ben Cübbeli'nin ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum. Unutmayalım ki Cübbeli bir Nakşibendi tarikatı üyesi olarak konuşuyor ve bilgilerinin kaynağı "kişisel istihbaratı" filan değil…

Cübbeli Ahmet Hoca diye tanınan Ahmet Mahmut Ünlü adlı matrak adamı tanımayanınız yoktur herhalde? Nakşibendi tarikatının İsmailağa cemaatindendir ve İsmailağa cemaatinin en tepesindeki Mahmud Ustaosmanoğlu tarafından yetiştirilmiştir.

Cemaatin en tepesinden Mahmud Ustaosmanoğlu var ama cemaatin en tanınmış kişisi kesinlikle Cübbeli Ahmet Hoca'dır.

Ününü rating sağlayan bir TV figürü olmasına borçlu. Yani sadece bir dergâhta Nakşibendi tarikatına bağlı müritlere vaaz vererek değil TV ekranlarında yüzbinlere seslenebildiği için çok tanınıyor.

Kimileri onun TV ekranında söylediklerini gülerek, "Ne matrak adam bu böyle" dercesine izliyor ama kimileri de "huşu içinde" onun sözlerine kulak veriyor, önem veriyor, değer veriyor.

* * *

Nakşibendi tarikatının asıl önemi siyasal İslam terimini ete kemiğe büründüren bir tarikat olması. Türkiye'nin birçok tepe siyasetçisi bu tarikattan. Turgut Özal bir nakşi idi. Abdullah Gül de bir nakşi, Tayyip Erdoğan da -galiba- bir nakşi. Siyaset esnafının tepelerindekilerin hepsini saymaya kalksam bu yazı iri kıyım bir kasabanın telefon rehberine döner.

Nakşibendi tarikatının yapısı da pek alışılmış tarikat örgütlenmesine benzemiyor. Deyim uygunsa federatif, hatta konfederatif bir yapı bu. Gümüşhaneliler kolu, Menzil kolu, İsmailağa kolu, Kıbrisî kolu, İçerenköy kolu gibi kollardan söz ediliyor.

Tarikatın bir kolu bir partiyi desteklerken, bir başka kolu başka bir partiyi destekleyebiliyor ve bu tarikat içinde çekişmelere, parçalanmalara yol açmıyor. Geçmişte tarikatın güçlü kollarının çoğu Süleyman Demirel'in Adalet Partisi'ni desteklerken, Adıyaman'daki kolu MHP'yi açıkça desteklemişti.

Ancak AKP iktidarında cemaat içinden çatlak ses çıkmıyor. Bütünüyle AKP iktidarından yanalar. AKP iktidarı döneminde Gülen cemaati ile en ters düşen tarikatın Nakşibendiler olduğu söylenir. Nitekim Gülen cemaatinin salaklık ötesi darbe girişimine en sert ve kararlı karşı çıkış da Nakşibendilerden geldi.

Kuşkusuz bunlar bir gazetecinin içinde ufak tefek hatalar da barındırabilecek gözlemleri, duyumları, izlenimleri. Zaten bu yazı da Türkiye'de tarikat ve dini cemaat yapılanmaları üstüne uzmanca bir değerlendirme gibi bir amaç taşımıyor. Bu benim bilgimi de, haddi mi de aşar. Ben sadece Nakşibendilerin Türkiye'nin en güçlü tarikat örgütlenmesi olduğunu ve AKP iktidarının temel dinsel dayanağını oluşturduğunu söyleyebilirim.

Eh, bu da az önemli olmasa gerek.

* * *

İşte tam da bu yüzden Nakşibendiliğin ünlülerinden Cübbeli Ahmet Hoca'nın bir TV kanalında "Türkiye'de 2 bin Selefi dernek var bunlar silahlanıyorlar. Bir iç savaş tehlikesi var" demesi önemli.

Tuhaf olan ise Cübbeli'nin 17 Ocak'ta yani sekiz ay önce söylediği bu sözlerin son günlerde birden güncellik kazanması.

Ben Cübbeli 'nin ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum. "Yanmayan kefen", "cinsel güçü artıran bilmem ne duası" gibi şarlatanca çıkışlarına bakıp onu önemsememek yanıltıcı olur. Unutmayalım ki Cübbeli bir Nakşibendi tarikatı üyesi olarak konuşuyor ve bilgilerinin kaynağı "kişisel istihbaratı" filan değil.

Ne demişti Cübbeli tam olarak?

Aktarıyorum:

"…Bu selefi yapılanmaya ben 3 - 4 kez konuşma yaptım. 2 bin dernek var. Bu dernekler silahlanıyor. Şahıslar pompalı mompalı. Silahlanmayı engelleyin. İç savaş hazırlanıyor. Özellikle Batman-Adıyaman tarafında. Oradaki selefi akımla, Batman tarafında şii tarafının çatışması hazırlanıyor. Barut gibi. Pompalı alımlarıyla, izinli, internetten bile satılır şekilde bu silah yayılıyor. Yarın bu işin önüne varamayız. Biri şeyhim diye cihat ilan edecek, öteki mehdiyim diye çıkın diyecek. Birbirini öldürmek zorunda kalır bu Müslüman millet. PKK'dan ümidi kesildi diye bu Selefi hortlatması. İzmir de kaynıyor. İnsanları ölümle tehdit, alenen…"

Böylesi bilgileri bir tarikat ehlinin, hele hele güçlü Nakşibendi tarikatından önde gelen birinin elde edebilmesi başkalarına göre (meselâ benim gibi bir gazeteciye göre) çok çok daha kolay.

Tuhaf olan şu: Açık bir ihbar niteliği taşıyan ve sağlam bilgilere dayandığına pek de kuşku duyulmayan birinin bu ürkütücü açıklamaları neden sekiz ay sonra güncelleşti?

Meselâ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı neden sekiz ay sonra bir soruşturma başlattı. Meselâ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu neden sekiz ay sonra bu konuyla ilgileneceğini söyledi? Meselâ medyada bunu gündeme kimler ve neden sekiz ay sonra taşıdı?

Bu soruların cevabını ben bilmiyorum.

Ancak yıllardır İstanbul'da Bağcılar, Esenler, Kağıthane, Sultanbeyli gibi kırsal geleneklerin canlı yaşandığı, "hemşehrilik" bağının güçlü olduğu semtlerde pompalı tüfek silahlanmasının çok yaygın olduğu ve alınan tüfeklere yiv ve set yaptırılarak silahın gerçek bir öldürücü aygıta dönüştürüldüğü yıllardan beri söylenegelir. Cübbeli bu bilgiyi bütün ülke çapına, Adıyaman'a, Batman'a, İzmir'e yaydı.

Demek bu önemli, ürkütücü, sonuçları çok yakıcı ve yıkıcı olabilecek bilgiler için Cübbeli Ahmet Hoca'nın konuşması gerekiyormuş.

Görevi bu bilgileri çok önceden toplamak ve değerlendirmek olan MİT ve Emniyet İstihbarat nal toplamış.

Ya da nal filan toplamamış, bilgiyi toplamış ve kendine saklamış…

Neden acaba?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim