07 Haziran 2019

Bayrama siyaset karıştı...

Siyaset esnafı bildik didişmelere, karşılıklı atışmalara "bayram arası" vermedi

Üç günlük Ramazan Bayramı AKP iktidarı sayesinde dokuz günlük bir tatile dönüştü ya, tatil beldeleri doldu taştı. Bizim küçük ve yoksul Marmara Adası bile iyi kötü nasiplendi.

Tatil bu işte, oturup denizin tadını çıkar, kumsalda uzan güneşin tadını çıkar, akşamına bütçene uygun bir yer bul, yemeğin tadını çıkar, eşinle dostunla eskilerin "havaiyat" dedikleri cinsten keyifli sohbetler kaynat, gül, güldür, masada kahkahalar çınlasın, kent yaşamının boğuntusunu bir kaç günlüğüne de olsa unut değil mi?

Bu defa değilmiş.

Denizde, kumsalda, akşam sofrasında alabildiğine siyaset konuşuldu. Siyasal sohbetin merkezine de İstanbul seçimi oturdu. Tahminler yarıştırıldı, sosyal medya lağımlarında oluk oluk akan palavraları, trol sahtekârlıklarını ciddiye alanlar, ciddiye alanları sarakaya alanlar, bir şey bildiğini umduklarına seçim üstüne ahret soruları soranlar...

Dedim a bayrama siyaset karıştı.

Ama siyasete bayram karışmadı. Siyaset esnafı bildik didişmelere, karşılıklı atışmalara "bayram arası" vermedi.

Ağzınızın tadını çıkarıp AKP'lilerin (başta Reisleri’nin) 23 Haziran seçimini "İslambol - Konstantinopol" maçına çevirmelerindeki yürekler acısı düzeysizlikten; bir AKP İstanbul milletvekilinin Ekrem İmamoğlu'na oy verecek seçmenlerin "İdrak yolları iltihabı çektikleri"ni söyleyerek yaptığı zekâ fışkıran kelime oyunlarından, Gaziantep'te bir imamın vaazında "Keşki kurtuluş savaşını kaybetseydik, belki Osmanlı'yı daha sonra yeniden kurabilirdik" diyebildiği derin tarihsel analizinden filan söz etmeyeceğim.

Ama bayrama karışan siyasetin tartışma konularından birkaç örnek vermeden de bu Tırmık'ı noktalamayacağım.

Buyrun:

* * *

Ekrem İmamoğlu'nun bir TV kanalında ikili bir tartışma önerisine Binali Yıldırım önce "Tek başıma karar veremem" dedi. Yani "Reis'e sorarım, o izin verirse belki" dedi. Reis'ten bir cevap gelmedi ama bazı AKP elebaşılarından sanki izin verilmiş gibi açıklamalar geldi.

Deniz kıyısında, kumsalda, denizde, akşam sofralarında, parklarda, bahçelerde, evlerde de bu konu sıkça ele alındı ve tabii bu tartışmada da ülke ikiye ayrıldı.

Gözleyebildiğim kadarıyla "Binali Yıldırım TV davetini kabul edecek" diyenlerle "Ciddi ol yav, oyalayacak ama asla böyle bir TV tartışmasına katılmayacak" diyenler neredeyse başa baş.

Ben "Keşke, keşke Binali Yıldırım kabul etse" diyenlerdenim. Siyaset mizahının en parlak akşamlarından birini yaşarız.

Göl gör ki AKP Reis'inin böyle bir programa izin vereceğini sanmıyorum.

Yazık...

* * *

Peki size başka bir soru:

Türkiye S-400 füzelerini sahiden alacak mı, almayacak ya da alamayacak mı?

Güzelim denize sırtını dönüp bu soruyu tartışanları dolaysız olarak gözledim. Burada da durum başa baş. "Abi Reis defalarca tekrarladı. Bu saatten sonra artık S-400'lerden vazgeçmez. Geçerse karizmayı öyle bir çizdirir ki bir daha iflah etmez" diyenler de var, "Bunlar ABD'den izinsiz kenefe bile gitmezler. Bak göreceksin sonunda almayacak. Alsalar bile parasını verip bir yerlerde, mesela Azerbaycan'da depoya kaldıracaklar" diyenler de...

"Peki bu S-400'ler nereden, kimden gelecek saldırıya karşı alınacak" sorusuna her iki kesimden verilebilen bir cevap ise yok...

* * *

Haydi yazıyı noktalamadan en sıkı tartışma konusuna gelelim:

23 Haziran'da İstanbul seçimini kim kazanacak? Ekrem İmamoğlu mu, Binali Yıldırım mı?

"İmamoğlu fark yapar, en az 300 bin oy" diyenler var.

"Allem edilir kallem edilir, Binali Yıldırım kazanır. AKP bu seçimi verirse çıkışı olmayan bir inişe geçer de ondan. Bunu en iyi AKP Reisi biliyor" diyenler de var.

"Abi sen gazetecisin, bilirsin" diye söze girip soruyu bana yöneltenler de var ve sayıları hiç de az değil.

Omuz silkiyor ve "Bilmiyorum. Ama 24 Haziran sabahı sorarsan sana kesin bir cevap veririm" diye cevaplıyorum.

Sonra da çınarın dalına tünemiş, yakın arkadaşım Hırsız Saksağan'la karşılıklı kıkırdaşıyoruz...

Nitekim Hırsız Saksağan öğüt verdi, "Bana bak can sıkıcı, siyaset kaynayan bir yazı mazı yazma. Şu üç beş günlük tatilin tadını kaçırma, kaçırtma. Sade suya bir Tırmık yaz geç" dedi.

Okudunuzsa fark ettiniz, ben de öyle yaptım zaten...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim