29 Ekim 2019

96 yıldır cumhuriyet olamamak…

Bir ülkenin cumhuriyet rejiminde yaşıyor olması her zaman ve her yerde iktidarın yurttaşların elinde olması anlamına gelmiyor

Bugün Türkiye, Cumhuriyeti’n 96. yılını kutluyor.

Bugün resmi törenler izleyeceğiz; resmi demeçler dinleyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ne kadar güçlü olduğunu, bütün saldırılara rağmen dimdik ayakta durduğunu vurgulayan nutuklar ekranlarda yankılanacak.

Siyasal tercih ve yönelimlerini dini temeller üstüne kuran ve bunu –artık- saklamayan bir siyasal gücün, AKP’nin, iktidarı tümüyle elinde tuttuğu ve bugün Cumhuriyet’in 96. yılını kutladığı bir Türkiye’den söz ediyoruz.

O siyasal iktidardan nefret ederken kendisini seçkin kabul eden, evlerinin balkonlarına bayrak asan ve bu iktidarın Cumhuriyet’in düşmanı olduğuna kesinlikle inanmış sayıları hiç küçümsenmeyecek kitlelerin Cumhuriyet’in 96. yılını kutladığı bir Türkiye’den de söz ediyoruz.

Birbirini adeta düşman kabul edecek kadar kamplaşmış bir Türkiye’de her iki kesim de 96. yaşına basmış bir Cumhuriyet’le övünme, kendine de pay çıkarıp gururlanma ortak paydasında buluşuyorlar.

Tuhaf ve hazin…

*   *   *

Bir iktidar biçimi olarak “cumhuriyet”, Orta Çağ sonuna kadar siyasal iktidarı elinde tutmayı başaran kralların, prenslerin, lordların, kontların, kısaca “aristokrası” denilen sınıfın ve doğal iktidar ortakları kilisenin egemenliğinın yıkılıp yerine yurttaşların egemenliğinin geçmesi demektir.

1789 Devrimi ile önce Fransa’da, ardından 1848 devrimleri ile bütün Avrupa’da aristokrasinin iktidarı yıkıldı. Avrupa’da art arda “cumhuriyet” adı verilen iktidar biçimleri kurulmaya başladı.

İlerleyen on ve yüzyıllarda bir iktidar biçimi olarak Cumhuriyet hemen hemen yeryüzünün her köşesine yayıldı.

Bir gazete yazısının sınırları içinde kalalım. Cumhuriyet, devleti belirleyen bir iktidar biçimidir ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sloganında anlatımını bulur.

Çoğu kez de bir slogan olarak kalır…

Bir ülkenin cumhuriyet rejiminde yaşıyor olması her zaman ve her yerde iktidarın yurttaşların elinde olması anlamına gelmiyor.

Dünyada çok cumhuriyet var. Kuzey Kore de bir cumhuriyet hem de bir “halk cumhuriyeti.” General Sisi önderliğindeki askeri cuntanın demir pençesiyle yönettiği Mısır da bir cumhuriyet, Mısır Arap Cumhuriyeti. İran da bir cumhuriyet. İran İslam Cumhuriyeti. Komünist Parti’nin mutlak iktidarın altında yaşayan Çin de bir Cumhuriyet. O da Kuzey Kore gibi bir “halk cumhuriyeti”. Endonezya, Malezya filan da cumhuriyet. Keza orta ve Güney Amerika’daki muz cumhuriyetleri de “cumhuriyet”. Afrika kıtasının derinliklerindeki  “cumhuriyet”leri saymıyorum bile.

Sanırım rastgele seçtiğim örnekler cumhuriyet rejiminin tek başına cumhurun (=halkın) iktidarı anlamına gelmediğinin yeterli kanıtıdırlar.

Bu bağlamda bakarsak tek başına“cumhuriyet” kavramı çok fazla anlam ve değer taşımıyor. Türkiye’de Kemalistlerin diline pelesenk olmuş “Cumhuriyet değerleri” denince de herkes kendine göre bir değerler dizisinden söz ediyor; kimileri onu da yapamayıp, ha bire ezber yineliyor…

90’lı yıllarda yaptığım bir röportaj dizisinde “Cumhuriyet değerleri denince ne anlıyorsunuz” sorusuna “İşte yani başı açık olmak, dans etmek, mayoyla denize girmek, Atatürkçü olmak” cevabı veren bir kadını hatırlıyorum…

Cumhuriyet bu olmasa gerek. Buysa önemsenmese gerek.

*   *   *

Sanırım bir gazete yazısının sınırları içinde kalarak çağdaş cumhuriyet’in üç temel bileşenini sıralamak yeterli olacak:

Bir:  Laiklik. En kestirme tanımıyla devletin dinlere kesinlikle eşit uzaklıkta durması ve devlet maslahatında dinin etkisinin kesinlikle olmaması. (Mesela Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir devlet kurumu filan olmaması).

İki: Demokrasi. Göstermelik olmayan, yurttaşın kararlara katılımının önündeki bütün engellerin ayıklanıp tasfiye edildiği bir demokrasi.

Üç: Hukukun üstünlüğü. Anayasanın yurttaşın devlet karşısındaki haklarını güvenceye aldığı, yargı erkinin tam bağımsızlığının sağlandığı, evrensel hukuk ilkelerinin yasaların temelini oluşturduğu bir hukuk devleti.

*   *   *

Ne dersiniz?

Yukarıda sıralanan üç temel bileşen bağlamında 96. yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti çağdaş bir cumhuriyet olmayı başarmış mıdır?

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim