15 Eylül 2020

350 cesur kadın sizi çağırıyor

Türkiye ve Yunanistan topraklarından 350 kadın kocaman bir barış ateşi yaktılar

Bu çağrı öncelikle kadınlaradır. Türkiyeli ve Yunanistanlı kadınlara…

Ateşin kıvılcımını Gülseren Onanç çaktı. Yıllardır inatçı mı inatçı, kararlı mı kararlı, çalışkan mı çalışkan bir sivil toplum aktivisti olarak özellikle kadın hareketinde çabalayan ve becerisiyle çabasını başarıya dönüştürebilen Gülseren Onanç’tan söz ediyorum.

Evet, Gülseren Onanç kıvılcımı çaktı ve Türkiye ve Yunanistan topraklarından 350 kadın kocaman bir barış ateşi yaktılar.

Akdenizin doğusunda başlayan ve her an karşılıklı kabadayılık gösterileriyle Girit adasının güneyine, derken Ege denizine, bölgeye taşınan savaş naralarına karşı Türkiye’den ve Yunanistan 350 cesur kadının yükselttiği barış çığlığını okuyun. Sonra da yayabildiğiniz kadar yayın. Tanıdığınız, tanımadığınız kadınlara, ninenize, annenize, ablanıza, karınıza, kızınıza duyurun 350’yi 3.500’e, 3.500’ü, 3 milyona, 3 milyonu 35 milyona yükseltecek bir barış eylemine omuz verin.

Onlara "Bu erkekler, suyun iki yakasında, hele de iktidar koltuklarına çökmüş errrkkekkler barışı beceremez, başaramaz, tersine savaşı kışkırtır, kabartırlar. Barış gelecekse, suyun iki yanında barış rüzgarları yüzümüzü yalayacaksa, besbelli ki bunu errkkeekkler değil kadınlar başaracak. Sıvayın kolları" deyin.

* * *

Şimdi çağrıyı okuyun:

"Biz Türkiyeli ve Yunanistanlı kadınlar, Doğu Akdeniz’de her geçen gün artan gerilimi endişe ile takip ediyoruz. Çatışmacı söylemler ile yükseltilen gerginlik, her iki tarafın da bölgede askeri varlıklarını arttırması sıcak çatışma riskini arttırıyor. Çatışma söylemleri ve olası çatışmalar sadece iki ülkenin yurttaşlarının güvenliklerini değil, aynı zamanda tüm bölgeyi de tehdit ediyor.

Biz kadınlar olarak, bu tehlikeli tırmanışa 'dur' diyoruz.

Biz küresel bir pandeminin eşitsizliği derinleştirdiği, ekonomik krizlere yol açtığı, kadınların toplum içinde marjinalleşmesini arttırdığı bir dönemde iki ülke arasındaki işbirliğinin her zamankinden daha önemli olduğuna inanıyoruz.

Yunanistan ve Türkiye’nin anlaşmazlıklarını barışçıl ve özenli bir diplomasi ile uluslararası hukuk ve hakkaniyet çerçevesinde gerekirse uluslararası kurumlardan gözlemciler ile çözebileceklerine inanıyoruz.

Yunanistan ve Türkiye toplumlarının barış içinde, yan yana yaşaması bütün yeraltı kaynaklardan daha değerlidir.

Barış, doğa ve insan insanlık için en değerli varlıklardır.

İki ülkenin barışsever kadınları olarak, dünyayı tehdit eden patriarkal sisteme rağmen, Ege’de, ortak kültürümüzü geliştirerek, dayanışma ve dostlukla, barış için çabalamaya kararlıyız."

* * *

Şurayı tıklarsanız 350 kadının Türkiyeli, Yunanistanlı ayrımı yapmadan alfabe sırasına göre dizilmiş adlarına rastlayacaksınız.

Erkekseniz de o uzun listeyi dikkatle okuyun. Aklınızda tutabildiklerinizi belleğinizin derinliklerinde iyi saklayın. İleride torunlarınıza "2020 Eylül’ün’de Türkiye’den ve Yunanistan yükselen kadınların barış türküsüne ben de katılmıştım. O kadınların bazılarının adlarını bile bilirim" diye övüneceksiniz.

Yok Türkiye’den ve Yunanistan’dan bir kadınsanız, ne bekliyorsunuz, 350’yi 351 yapın. 351 352, 35.000.000’u 35.000.001 yapın.

Çok kolay. www.womencallforpeace.net adresini tıklayın, adınızı ve imzanızı ekleyin. O kadar.

Siz çoğaldıkça suyun iki yakasındaki o savaş boruları öttüren errkkkekkkler korkacaktır.

Kesin bilgidir. Bana güvenin…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim