03 Haziran 2019

24 Haziran 2019. Sabah...

Külahları öne koyalım, düşünmeye, danışmaya, tartışmaya bugünden başlayalım...

Günaydın.

Ne geceydi ama. Bir gözümüz TV ekranına dikili, sandık sonuçlarını izledik; bir gözümüz bilgisayar ekranında sosyal medyadan gele(bile)cek haberleri gözledik.

Anadolu Ajansı  "devlet kanalı" olmanın sağladığı bütün fırsatları kullandı, CHP'nin kendi WEB sitesi AA'nın "asparagaslarını" göğüslemeye çabaladı.

Sonuç?

Ekrem İmamoğlu bir kez daha kazandı ve İstanbul Belediye Başkanlığını bir kez daha ilan etti.

Ya da...

AKP allem etti kallem etti, YSK desteği kullandı, siyasal İslamcı tayfanın hünerbazlığını payanda kıldı ve İstanbul Belediye Başkanlığını İmamoğlu'ndan geri aldı.

Ya da...

Daha alçakça bir provokasyon tezgahlandı ve "Bu koşullarda seçim yapılamaz" dendi ve "İstanbul, kayyım adı altında bir devlet memuruna yani valiye emanet" formülünde karar kılındı.

Haydi şimdi külâhlarımızı önümüze alıp düşünelim, konuşalım, tartışalım. "Doğmadık bebeğe zıbın biçilmez. Hele o gün gelsin" diye ipe un serenlere kulak asmayalım.

Haydi...

*   *   *

Diyelim 23 Haziran gece yarısına doğru Ekrem İmamoğlu -bence anasının ak sütü gibi hak ettiği- seçimi kazandı.

Bu elbette iyidir. AKP Reisi'nin ve siyasal ve ekonomik geleceğini ona bağlamış sadık tayfasının burunlarıhın sürtülmesi elbette iyidir.

Ama bayram etmenin, zafer şenlikleri düzenlemenin de alemi olmasa gerek. Topu topu Akdeniz kıyısındaki büyük kentlerin ve Ankara'nın yanı sıra İstanbul gibi Türkiye halklarının beşte birinin yaşadığı ve baş döndürücü, baştan çıkarıcı bir rant kaynağı olduğu kesin bir kent daha "AKP'nin belediye yönetimini kaybettiği kentler" listesine eklenmiş olur.

O kadar.

Besbelli ki bugün, şu 24 Haziran sabahında, devletin dizginleri yine "siyasal İslamın milliyetçi türevi"ni imal, inşa ve ilan etmiş olan AKP'nin elinde olacak. Sultanları kıskandıracak yetkilerle donatılmış tek adam yönetimi herhalde yenilgiyi kabullenip boynunu bükmeyecek. Nakşibendi tarikatının çeşitli kolları, dalları bu iktidarı sorgu sual etmeksizin destekleyecek ve bu iktidarla ülkeye siyasal İslam’ın değerlerini egemen kılma çabasına devam edecek.

İstanbul'u ve onun sınırsız rant kaynaklarını yitirmişlik bu tarikat destekli "ırkçı-milliyetçi koalisyonu" saldırgınlığını, hunharlığını, hak, hukuk, yasa, ilke, kural tanımazlığını daha da artıracak, azdıracak.

Bu durumda ülkenin demokratları, sıolcuları, hak savunucuları, özgürlük tutkunları ne yapacak?

*   *   *

Diyelim allem edildi, kallem edildi, "olmaz olan olur" kılındı ve Binali Yıldırım adlı zat İstanbul'un belediye başkanı oldu; YSK da hiç nazlanmadan mazbatasını eline tutuşturdu.

Daha şimdiden bir kibir anıtına dönmüş AKP Reisi ve takımı gözlerimizin içine baka baka "demokrasi, özgür seçim, millet iradesi" naraları atacak ve özgürlük isteyen, özgürlükleri herkes için isteyen, hukuku savunan, demokrasiyi zenginleştirip derinleştirmeyi ödev bellemiş yurttaşları etkisizleştirme, susturma, olmazsa mahkemelerde süründürme, daha olmazsa hapishanelerde konuk etme "operasyonlarına" hız verecek, kapsamını olabildiğine ve olabildiğine yaygınlaştıracaklar.

Bu durumda ülkenin demokratları, solcuları, hak savunucuları, özgürlük tutkunları ne yapacak?

*   *   *

Bugün 3 Haziran 2019.

Külahları öne koyalım, düşünmeye, danışmaya, tartışmaya bugünden başlayalım...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim