
* * *
İki gün evvel, yani Sontag'ın ölüm yıl dönümünde, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Kosova ile savaşa hazırlığın en yüksek derecede olduğunu, Sırbistan'ı korumak için her türlü önlemi alacaklarını söyledi. Bu da aklıma ister istemez, Miloseviç, Karadziç, Saraybosna ve Susan Sontag'ı getirdi.
* * *
Sontag, Saraybosna'ya ilk ziyaretini, Nisan 1993'te gerçekleştirdi.
Savaş bir yıl evvel başlamıştı. 5 Nisan 1992'de parlamento önünde gösteri yapan barış eylemcilerine ateş açılmış, iki genç kadın, Suada Dilberoviç ile Olga Susic hayatını kaybetmişti. Saldırıyı, Holiday Inn Oteli'nde mevzilenen Radovan Karadziç'in başkanı olduğu Sırp Demokrat Partisi'nin (SDS) "sniper"ları yapmıştı. Daha sonra "ekmek kuyruğu katliamı", "pazar yeri katliamı" gibi korkunç işlere imza atmışlar, dört yıl boyunca şehri ablukaya almışlar, hayat damarlarını kesmişlerdi.
* * *
1992 sonbaharında şehre gelen gazeteci David Rieff'in tanıştığı insanlar arasında Saraybosna Film Festivali'nin kurucusu Miro Purivatra da vardır.
Purivatra, genç gazeteciye, dünyaca tanınan isimlerin şehre gelmesinin, olan biteni uluslararası kamuoyunun öğrenmesi açısından önemli olduğunu söyler. Bazı isimler telaffuz eder. O isimlerden biri de Susan Sontag'dır.
Ertesi yılın baharında, Rieff, Purivatra'nın kapısını tekrar çalar. Gazetecinin yanında Sontag'ı gören festivalin kurucusu küçük çaplı bir şok geçirir. Rieff'in Sontag'ın oğlu olduğunu öğrenince ikinci bir şok daha yaşar.
Devam eden günlerde Susan Sontag, şehre çok defa gelir gider. Önce yaşanan kıtlığı aşmak için PEN International düzeyinde girişimlerde bulunur. Ardından bir tiyatro projesi ortaya atar. Şehrin yerel oyuncularıyla Samuel Beckett'in ünlü oyunu Godot'yu Beklerken'i sahnelemeyi teklif eder. Yönetmen Haris Pasoviç'le birlikte projeyi hayata geçirir.

Oyun sanki Saraybosna için yazılmıştır. Eserin ana karakterleri Vladimir ve Estragon bir türlü gelmeyen "Godot"yu beklerken, Saraybosnalılar da bir türlü gelmeyen barışı beklemektedir.
Hristiyanlarla Müslümanların, Katoliklerle Ortodoksların bir arada yaşadığı çok etnili, çok dinli, çok renkli şehrin yeniden hayata dönmesi için uğraş verir.
2004'teki ölümünden iki gün sonra toplanan Belediye Meclisi, adını şehrin bir meydana verilmesi kararını alır.
Bugün yolu Saraybosna'ya düşenler, Ulusal Tiyatro'nun önündeki Susan Sontag Meydanı'ndan geçer, Miljacka Nehri üzerindeki Suada Dilberoviç - Olga Susic Köprüsü'ne çiçek bırakırlar.

* * *
Tesadüfler, bundan ibaret değil. Sontag'ın ölüm günü 28 Aralık, Roboski (Uludere) Katliamı'nın da yıl dönümüydü.

Bazı günler nasıl da üst üste geliyor.
Adına "yıl" denen zaman birimi 365 değil de, mesela 730 gün olsaydı. Hatta 1460... O zaman belki aynı gün cereyan etmiş trajik hadiseler bu kadar çakışmazdı.
Gazete neye yarar ki zaten?
İngiltere Kralı Charles'ın kardeşi Prens Andrew, üşüdüğünü söyleyen bir kadına, "Gazete kağıdıyla yapılan numarayı biliyor musun? Bir gazetenin üzerinde dur ve ayağına sar" demiş.
T24, durumu Marie Antoinette'e ithaf edilen "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" cümlesine benzetmiş.
Haklı!
Ama Prens Andrew da haklı.
Bisiklet yarışı meraklıları, gazetenin ne çok işe yaradığını bilirler. Alpler'in, Pireneler'in soluk kesen yokuşlarını tırmanan bisikletçiler, zirvedeki seyircilerin kendilerine uzattığı gazeteleri alır, formalarının altına sokarlar. Böylece, terli bedenleriyle yokuşlardan jet gibi inerken rüzgarın etkisini sıfıra indirirler.
Son yıllarda tekstil endüstrisi aynı işi gören teknolojik yelekler ürettiği için, gazete geleneği biraz zayıfladı. Ama bir folklorik unsur olarak varlığını sürdürüyor.
Ben de bisiklete bindiğimde yanıma mutlaka gazete alıyor, rüzgara karşı sürerken ciğerlerimi koruyorum.
Bizim memleketimizde çıkan "varakpare"ler başka ne işe yarar ki zaten?
"Piknikte mangal yellemek, öğrenci evinde masa örtüsü niyetine sermek" dediğinizi duyar gibiyim.
Fakat bendeniz uzundur et yemiyor, masa örtüsü olarak da "dertsiz" kullanıyorum.
Hepinize mutlu yıllar diliyorum.
Aydan Çelik kimdir?
Aydan Çelik 1966 yılında Gürün'de doğdu.
İstanbul Ünivesitesi'nde İşletme ve İktisat Tarihi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Heykel okudu.
Çizgi film stüdyolarında, reklam ajanslarında, gazetelerde, dergilerde, yayınevlerinde çalıştı.
Erken yaşta bağlandığı bisiklet sporu vesilesiyle Eurosport Türkiye'de konuk yorumcu oldu.
Açık Radyo'da Esra Ertan'la birlikte Şeytan Arabası adında bisiklet programı yaptı.
2006'da Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan Mişli Geçmiş Zaman adını taşıyan karikatür albümü yayımlandı.
Devam eden yıllarda Bi Tur Versene, İstanbul Bisiklet Rehberi ve Bisiklet Manifestosu adında bisiklet temalı üç kitabı okurla buluştu.
2013'te Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'nun 50. yaşı için "Pardus" adında bir maskot tasarladı.
Toplumsal Tarih, Cyclist Türkiye, Socrates dergileri yayın kurulu üyesi.
Halen çiziyor, yazıyor, bisiklet üstünde çocukluğunu arıyor.
|