01 Nisan 2024

Bu seçimler bizleri nasıl mutlu etti, anlatmak kolay değil!...

Uzun ömrümün en mutluluk verici saatlerinden bir bölümü yaşadım

Saraçhane'deki İBB binasının önünde seçim kutlaması

Kolay değil, hatta mümkün değil... Bunca yıldır onca seçimde oy kullanmış yaşlı bir yazarım. Gerçi yaşlılığın yararları da yok değil!... Sevgili Emre Kongar ve eşi Bilgi'yle birlikte Akmerkez'in tam karşısındaki bir okulda oy vermeye gidince, eskiden olduğu gibi yine yaşlıları öne aldılar. Ve bu yıl o upuzun listelerle hayli belalı gözüken oy verme işimizi kolayca hallediverdik.

Uzun zamandır hayatımız bu seçimlerin kaderiyle iç içe olmuştu. Umutluydum, umutluyduk. Ama bilinmez ki!... Burası sürprizler ülkesi Türkiye... Ve baştaki iktidar öylesine baskın ve baskıcı; öylesine hak-hukuk bilmez ki, bu seçimlerde de kim bilir ne oyunlar oynanır diyorduk. Ama anlaşılan bizde, yani birazcık aydın, okumuş-yazmış orta sınıflardaki birikmiş öfke, halkımızın çok geniş kesimlerine kadar yayılmış...

Ve böylece art arda beklentilerimizi aşan mucizeler gerçekleşti. 22 yıllık AKP iktidarı karşısında, bizim için her dönemde ve tüm yönetici değişmelerine karşın gerçek "halkın partisi" olan CHP inanılmaz başarılar elde etti. Ve deyim yerindeyse 24 saatte ülkemizin kaderi değişti; yönünü iyiye ve güzele, doğruya ve haklıya çevirdi.

Ve ben, kişisel ve ailesel olarak, uzun ömrümün en mutluluk verici saatlerinden bir bölümü yaşadım. Gözlerimden sürekli yaşlar akarak... Ama bu kez bunlar sevinç gözyaşlarıydı. O anlamsız biçimde gururlu iktidara karşı Sözcü'nün tabiriyle "Sandıkta Devrim" gerçekleşmişti. Yine Sözcü'deki İkinci Karaoğlan deyişi yıllar önce, 1977'de Karaoğlan diye anılan rahmetli Bülent Ecevit'in beklenmedik seçim zaferine eş bir düzeyde oldu. Özgür Özel'in başarılı liderliğindeki CHP tüm büyük şehirler dahil 38 şehirde birinci çıktı. Bunların arasında elbette İstanbul, Ankara, sevgili şehrim İzmir gibi en büyük kentler de vardı. Ama toplam 38 şehir... Düşünebiliyor musunuz?

Aralarına Bursa'dan Balıkesir'e, Adana'dan Antalya'ya, Aydın'dan Adıyaman'a, Afyon'dan Amasya'ya, Bilecik'ten Denizli'ye, Eskişehir'den Edirne'ye, Giresun'dan Hatay'a, Kırşehir'den Kilis'e, Mersin'den Muğla'ya, Kütahya'dan Sinop'a, Tekirdağ'dan Uşak'a, Yalova'dan Zonguldak'a daha birçok şehir girdi. Haritada görebileceğiniz gibi, tüm sahiller, tüm önemli kültür ve turizm merkezleri... Gerçi tüm Anadolu biraz öyledir ya...

Ama özellikle İstanbul'dan Ekrem İmamoğlu... Bu seçimi tam üçüncü kez kazanıyordu. Her birinde girişilen binbir entrikaya rağmen... Bu kez iktidarın kesesinde CHP'nin o esrarlı para toplama resimleri ve de "köfteci Murat" gibi bir büyük rakip vardı!... Ama bunlar sevgili İmamoğlu'na etki etmedi. Ve de yüzde 51 gibi hayli büyük bir skorla kazandı. Onun geleceği için birçoğumuz gibi ben de umutluyum. Hoş geldin, başkan...

Elbette daha söylenecek çok şey var. Sadece Nevşehir'de kazanan İyi Parti'nin adı Meral Akşener olan ve hırsını bir türlü akılla birleştiremeyen başkanı, herhalde artık siyasete veda edecektir. Buna karşılık siyasetteki gerçek Lady'ler dikkate değer. Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen'in yerini alan Ayşe Ünlüce; Aydın'daki Özlem Çerçioğlu; Afyon'daki Burcu Köksal; Tekirdağ'daki Candan Yüceer; Edirne'deki Filiz Gencan Akın, Bilecik'te Melek Mızrak Subaşı... Ayrıca Gaziantep'te üçüncü kez kazanan Fatma Şahin'e de selam. AKP'li olmasına rağmen!...

Ve de neredeyse tüm Doğu vilayetlerini ele geçiren DEM kazananları... Toplam 10 kentte birinci oldular. Böylece son dönemde kayyım atanan beş önemli kenti de geri almış oldu. Ayrıca Mardin'de emektar Ahmet Türk'ün kazanması da değerli ve anlamlı bir sonuç... Yine DEM'den kazanan kadınlarsa Ağrı'da Hazal Aras; Batman'da Gülüstan Sönük; Diyarbakır'da Ayşe Serra Bucak Küçük; Siirt'de Sofya Alağaş... Yeniden Refah Partisi de birkaç yerde kazandı.

Ve işte yeni bir sayfa açılıyor Türk siyasal tarihinde... Sayın Erdoğan tüm programını değiştirdi; İstanbul'dan Ankara'ya uçtu. Ünlü "balkon konuşması"nı gece yarısından sonraya erteledi!... Ve duruma uyum sağladı. Etrafındakilerse ne yapacak, göreceğiz. Özellikle basından Ahmet Hakan ve Abdülkadir Selvi gibi adlar... Ama ilk yazıları çok da zorluk çekmeyeceklerini gösteriyor!...

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. Son olarak T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!"...

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tenis, rekabet, cinsellik ve eşcinsellik

Filmin cinsellikle eşcinselliği birleştirdiği, giderek sinemada sporla seksi inceliklerle sunan filmlerin başına geçtiği açık

Sinemanın unutulmuş bir yan dalına görkemli dalış

Dublör, belki biraz fazla uzun; ama görmeye değer bir yapım