26 Mayıs 2019

İktidarın gastronomik jimnastiği: Yer sofrası

Siyasetçi Ramazan ayında makam ya da yemek masasından (nasıl adlandırırsanız artık) kalkmış ve halkın yer sofrasına inmiş, çökmüştür. Bu geometri iki gösterge birden sunuyor bize. Yücegönüllülük ve açgözlülük. Tekinsiz bir alicenaplık

Ramazan ayının bitmesine bir hafta kadar kaldı; nihayet emekçi, dar gelirli halkımızın evlerinde sofra örtüleri çekiştirilmeyecek, yemek biter bitmez katlanıp kaldırılacak, bulaşıklar hemen toplanıp yıkanacak, bekletilmeyecek; evde artık bu işleri kim yapıyorsa –genelde kadınlar- bir çay demleyip televizyonun karşısında mümkünse bir iki saat ayaklarını uzatacak. Bir de tok karna muhabirlerin, kameramanların rahat çalışması için yerleri değiştirilmiş mobilyaların yeniden yerlerine çekilmesi, taşınması için uğraşılmayacak.

Aslında bu sofralardan iki örtü toplanıyor yemekten sonra. Biri ailenin allı güllü, işli, oyalı örtüsü, tepsinin, sininin altına serilen; diğeri siyasetçi ve avanesinin sofranın üstüne attığı sınıfsal, ideolojik göstergeler örtüsü. Bir imgeler monitörü. Akşam haberlerinde televizyon ekranlarına bir kenardan öbür kenara, ertesi gün gazetelerin birinci sayfalarında iki sütuna, üç sütuna gerilecek bir hayal perdesi.

Yerel, geleneksel bir tercih, alışkanlık ya da zorunluluktan doğmuş bir gastronomik kültür-fizik; Ramazan ayı boyunca siyasetçilerin PR’ı, propaganda çalışmaları gereği ve uğruna, bir riyakârlık temsiline, politik bir seyirliğe, küstah bir temaşaya dönüşmüş; kimilerinde iskeleti ve kasları oldukça zorlayacak yer sofrası kültür-fiziği teatral bir koreografi olarak sahnelenmiştir.

Siyasetçilerin bu yer sofrası ziyaretlerinin sınıfsal ve hiyerarşik semiyolojisinin (göstergebilimsel) daha baştan bir dinamiği ve geometrisi vardır. Rant siyasetine pek denk düşecek biçimde siyasetçinin makam masası ile yemek masası imgesel olarak eşleşmiştir artık ve işte siyasetçi Ramazan ayında makam ya da yemek masasından (nasıl adlandırırsanız artık) kalkmış ve halkın yer sofrasına inmiş, çökmüştür. Bu geometri iki gösterge birden sunuyor bize. Yücegönüllülük ve açgözlülük.  Tekinsiz bir alicenaplık.

Sofra altında fokurdayan sınıf mücadelesi

Siyasetçi ve refakatçileri eve girdiğinden beri gündelik bir durum olmaktan çıkıp siyasetçininki bir samimiyet işareti, ev halkınınki bir resmiyet ihlali, bir mahcubiyet sebebi olmuş çoraplı ya da bazen çıplak ayaklar artık karşılıklı olarak ve istem dışı, yavaş yavaş, ucundan ucundan sofranın kumaş ya da muşamba örtüsünün altına sokularak gizlenmektedir. Peki, sofranın üzerine atılmış ideolojik örtünün altında ne gizleniyor?

Genellikle tercih edilen daire biçiminde yerleşimiyle eşitleyici ve ortaklaştırıcı bir sahne düzeni oluşturan yer sofrasının üstündeki kaynar çorba kaselere paylaştırılırken, sofranın altında fokurdayan sınıf mücadelelerinin ısısı unutulmuş mudur artık? Sofraya meleksi biçimde inmiş siyasetçi sihirli kaşığını bulgura saplayıp sınıf çelişkisini Gordion düğümü gibi çözmüş müdür? Hayır elbette, ev halkı dahil herkes bunun bir seyirlik olduğunun farkında. Bu akşamlık yayınını kaçırdıkları dizi gibi. Muhabirler, kameralar ise bir yabancılaştırma efektidir bu oyunda.

Dar gelirliliğin folklorik giysisi

Tabii, burada bir sorun daha var. Japonya’da bir siyasetçi birkaç yurttaşı evinde ziyaret edip onlarla yer sofrasına otursa bu denli çok gösterge üretmezdi onların fotoğrafı... Türkiye’de yerel ya da geleneksel olanla sınıfsal olanın bu denli bireşmiş olması köklü bir sorundur. Yerel ve geleneksel doğrudan sınıfsala gönderme halinde.

Elbette, bu ülkede milyonlarca dar gelirli, mali açıdan yoksul milyonlarca yurttaşın hepsi yer sofrasında yemiyor yemeğini. Fakat siyasetçiler bu türden PR çalışmalarında sadece yer sofralarına rağbet ediyor. Yoksullukla yer sofrası gazetelerde resim altlarında, ekranlarda KJ ve dış seslerde özdeşleştirilirken, yerelliğin egzotizmi ve geleneğin törenselliği ile yoksulluk durumu ideolojinin sahnesine uyarlanıyor. Siyasetçiler dar gelirliliği yurttaşlara Ramazan boyunca folklorik bir giysi, bir tören üniforması gibi bir kez daha giydirip öyle poz veriyor onlarla.

Ama oyun da bir yere kadar. Kurumsal siyaset Ramazan’da yer sofrasını istediği kadar politize edebilir ama o yer sofrası evde değil sokakta, ailece değil bir toplumsal grupça kurulup politikleştirilirse buna izin verilmeyecektir.

Yer sofrası temsili Ramazan’da devlet sahnesinin repertuvar tekelindedir.

Yer sofrasında yemenin gastronomik kültür-fiziği de resmi siyasetin jimnastiği…

Yazarın Diğer Yazıları

Çiçek almak

Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde

1949’da, müziğin ve aşkın bir gecesinde

Zemin tahta, masalar tahta, iskemleler tahta. Plastiğin mekan düzenlemelerini amansız bir hastalık gibi sarmadığı bir dönem bu. Duvarlar ahşap lambriyle kapalı. Ahşap lambri ile amerikan barın birbirini çağrıştıracağı dönemin başında dekore edilmiş olmalı kulüp

Kulübün yayıncı kuruluş boykotu

CHP'nin adalet dediği şey, bu haliyle devletin kurucu partisi olarak kendisinin dokunulmazlığının dost düşman herkes tarafından ve her durumda kalıcı olması kabulüdür